Sayfalar

31 Aralık 2019 Salı

Superman Rebirth: Superman'in Oğlu - Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okur!


Bugünkü yazımın konusu YKY tarafından yayınlanan Superman Rebirth serisinin ilk cildi olacak. Bildiğiniz üzere DC Superman konusunda Rebirth döneminde çok büyük bir değişikliğe gitti. Eğer Superman: Superman'in Son Günleri ve Superman: Lois ve Clark adlı çizgi romanları okumadıysanız bu yazıyı da okumayın ve ilk bu iki çizgi romanı tüketin. Bu çizgi romanlar genel olarak Dc'nin Superman konusunda yaptığı değişikliklerin bir özeti, daha sonra bu cildi okuyup inceleme yazısına geçmenizi tavsiye ederim.

New 52 Dönemi boyunca bize eşlik eden Superman'e Rebirth'in başlangıcı ile resmi olarak veda etmiş bulunmaktayız. Art arda verdiği savaşlar ve bunların etkisinden kurtulamayan New 52 Superman'i geçirdiği kriptonit zehirlenmesi ve hücresel düzeyde bozulmalardan dolayı Superman'in Son Günleri adlı çizgi romanda aramızdan ayrılmıştı. Ve geriye Pre52 yani New 52 döneminden önce var olan Superman kalıyor, yanında karısı Lois Lane ve oğlu Jonathan Kent. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Şu anda Rebirth evreninde bulunan Superman'in Pre 52'den geldiği tahmin ediliyor, New 52 Superman'ine göre daha tecrübeli ve daha yaşlı bir Superman. Vakti zamanında Death of Superman çizgi romanında okuduğumuz, Doomday'in ellerinde ölen Superman ile aynı kişi. Kendisi zaten bu çizgi romanda kendi tecrübelerinin bir kısmını anlatıyor; nasıl hayata döndüğü ve kendi dünyasında yaşadığı tecrübeler ve savaştığı kötüler gibi. 

Genel olarak bu çizgi roman Pre 52 Superman'i ve ailesinin yeni geldikleri bu evrende tekrar bir hayat kurmalarını, Superman'in tekrar kahramanlığa dönmesi ve oğlu Jonathan Kent'in güçlerini keşfetmesi ile alakalı. Çizgi romanın aktif aksiyonu Eradicator'un New 52 Superman'inin ölmesi ile harekete geçmesi ile başlıyor. Kriptonluların enerjilerini hatta benliklerini emerek bünyesinde bulunduran bu robot General Zod tarafından yaratılmış ve kriptonlulara karşı savaşması için programlanmış. Bu robota karşı verilen savaş ve Jonathan Kent'in güçlerine ve yeni dünyaya ayak uydurması çizgi romanın temel taşlarını oluşturuyor. Çizgi romanın sonunda ise resmi olarak Superman geri geldiğini açıklıyor ve Justice League üyelerinden Batman ve Wonder Woman ile oğlu Jonathan'ı tanıştırıyor. Bildiğiniz üzere ileride Damian Wayne ve Jonathan Kent'in ortak serisi olan Super Sons çizgi romanları çıkıyor, bunun temellerini de yavaş yavaş atan bir sayı olmuş. 

Bütün bunlar dahilinde, bu çizgi roman Rebirth döneminin yeniliklerine alışılması ve tanıtılması için güzel bir adım olmuş, klasik ve aksiyon dolu bir hikaye ile karakteri bize ısındırıp hızlıca bir maceranın içine sokmuşlar. Eski hikayeleri daha çok seven biri olarak bu Superman'e alışmakta bir sıkıntı yaşamadım hatta daha çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Bilge ve işini bilen tecrübeli bir Superman görmek heyecan vericiydi umarım ileride de bu özelliğini gösterir ve Superman'in artık farklı biri olduğunu en azından değiştiğini ve geliştiğini açıkça görebiliriz. 

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Instagram üzerinden yaptığımız anketlerde sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusu belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

28 Aralık 2019 Cumartesi

Marvels Mucizeler Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Arkabahçe Çizgi Roman tarafından yayınlanmış olan Marvels adlı çizgi romandan bahsedeceğim. Kurt Busiek tarafından yazılan ve Alex Ross tarafından resmedilmiş, çizimleri ve alışılmışın dışındaki hikayesi ile dikkatleri üstüne çeken müthiş bir çizgi roman. Alex Ross'un çizimlerinin ne kadar güzel ve gerçekçi olduğunu, her sayfayı bir tablo edası ile donattığını çok iyi biliyoruz. Bunun yanına Kurt Busiek tarafından yazılmış ilgi çekici ve alışılmadık bir hikayede eklenince Marvels çizgi romanı tadından yenmez bir hale geliyor. 

Çizgi roman edebiyatının da ötesinde bir anlayış ve anlatım ile gerçekten çok özel bir hikaye anlatılmış bu çizgi romanda; bizlerin hikayeleri. Yani bu kahramanlar dünyasında yaşayan normal, sıradan kalıbı ile sınırlandırılmış insanların hayatları. Hikayemizi bir haber fotoğrafçısı olan Phil Sheldon'nın gözünden görüyoruz. Kahramanların ortaya çıkışlarını ve halk tarafından kabul edilişlerini, hayatın yani gerçekliğin değişmez bir parçası oluşlarına tanıklık ediyoruz. Bizi her kurtardıklarında onlardan aslında ne kadar korktuğumuzu ve onlar olmadan da çaresiz durumda olduğumuzu kabulleniyoruz. Daha da önemlisi Phil Sheldon'nın deyişiyle "Hayatta asıl rolden nasıl seyirci durumuna geldiğimizi fark ediyoruz." yani bu macerayı yaşayanlar değil artık bunu gözlemleyen ve seyirci kalan taraf olmak durumunda kalıyoruz.

Ancak bu hikayede asıl anlatılanların bundan da ötede olduğunu anlamak hem Phil'in hem de bizim biraz zamanımızı alıyor. Yaşanan bunca şeyin yanında kahramanlara minnet edenler kadar onları yuhlayan ve kötülen gerçekler ile karşılaşıyoruz. Olan kötü şeyler için onları suçluyor, hatta bu tehlikeleri onların yaratıyor olabildiğinden şüphe ediyoruz. Ancak ana karakterimiz Phil şunu çok iyi biliyor ki böyle düşünen herkes yanılıyor; onların aslında masum hayatları korumak için savaştıklarını ve bunu yaparken kimsenin ne düşündüğünü önemsemeden sadece toplumun menfaatlerini düşünerek hareket eden kahramanlar yani Mucizeler olduklarını anlıyor. Yayınladığı fotoğraf kitabının adınıda bu sebepten Marvels koymayı ihmal etmiyor. 

Marvels çizgi romanı gerçek hayat ile yaratılmış olan bu çizgi Marvel evreni arasında kurduğu gerçekçi ve akıcı hikayesi ile başarılı bir edebi eser, hemde her yönü ile. Çizimleri ile bizi kendi dünyasında seyahate çıkaran, hikaye anlatımı ile bize kendi dünyasında yer açan bir eser. Bu çizgi roman hakkında Stan Lee ön yazısında şu şekilde bahsediyor " Marvels çizgi roman başlığından çok daha ötesi. Aslında, kendisinden çizgi roman diye bahsetmek, İkinci Dünya Savaşı'na rahatsızlık verici bir arbede demeye benzer. Sanatsal açıdan, yazınsal açıdan ve format açısından Marvels, bizi çizgi edebiyatının evriminde yeni bir basamağa taşıyan dev bir adım." 

Bütün bunlar dahilinde ben de üstat Stan Lee'ye katılmak ile birlikte Marvels Mucizeler çizgi romanını beğeniyor ve her çizgi roman okurunun okuması gerektiğini düşünüyorum. Aynı DC Comics tarafından yayınlanmış olan Kingdom Come çizgi romanı gibi bu eserde insan, gerçeklik ve süper kahraman algıları arasında güzel bir köprü görevi görüyor. 


Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Instagram üzerinden yaptığımız anketlerde sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusu belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

26 Aralık 2019 Perşembe

Annihilation Cilt 3 Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Annihilation serisinin son cildi olacak. İlk ve ikinci cildin incelemelerini buradan ve buradan bulabilirsiniz. İlk iki cilt boyunca inşa edilen hikayenin son cilti ancak hikayenin sonu olmayan bu cilt asıl hikayeyi sonlandırıp ileride yani yan hikayelere kapı bırakan ilginç bir uzay macerasının son kısmı. Giriş, gelişme ve sonuç açısından bakıldığında bu kitap sonuç ve hikayenin yan kısımlarına odaklanan bir cilt olmuş. Zaten genel olarak basılan bu seri 4 ana karakter üzerinde dönen bir senaryoya sahip; Nova, Silver Surfer, Super Skrull ve Ronan the Accuser. Hikayenin ana kısımları dışında da gördüğümüz hikayeler bu karakterlerin hikayelerine ve yan maceralarına değiniyor. 

İlk iki ciltte şunlar olmuştu ki; Skrull ırkı ana gezegenlerini ve nüfuslarının büyük bir çoğunu kaybetmişlerdi, Nova Corps'da ise sağ kalan tek kişi Nova adını alan Richard Rider'dı, Drax ve Dünyalı kız Cammi Nova'ya katılmıştı. Savaş Kree topraklarına kadar gelmiş ve onlarında gezegenlerini tehdit ediyordu. Annihilus ve Titan Thanos ise kozmik gücü kontrol eden bir silah yapmayı kafalarına koymuşlardı. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Cilt 3 Kree sisteminin hemen dışında, sınırdaki savaşın kaybedilmesi ile başlıyor. Bütün güçlerine rağmen kahramanlarımız Annihilation Dalgasının gücüne direnemiyor ve savaşı kaybediyorlar. Ancak savaşı tek kaybedenler kahramanlarımız olmuyor. Thanos tarafından Galactusu yenmesi için serbest bırakılan Tenebrous ve Aegis başarılı olur ve Galactus ile sadık hizmetkarı Silver Surfer mağlup edilirler. Daha sonra Thanos ve Annihilus'un planına uygun olarak Galactus ve Surfer'ı kozmik gücü emmek için kullandılar. 

İlerleyen zamanlarda Drax kahramanlarımız kaçabilsinler diye geride kalıp savaşarak Thanos'a kadar yolunu açarak ilerliyor. Ve amacına ulaşıp Thanos'u öldürüyor, aynı zamanda Thanos tarafından kaçırılan kızını, Galactus'u ve Silver Surfer'ı  da özgürlüğüne kavuşturuyor. Bütün bunlar olurken kahramanlarımız ise işin köküne inip Annihilus'un işini bitirmeye karar verir ve başarırlar, yok edilen Annihilus'dan sonra savaş yavaşlar ve son bulmaya başlar. Galaksi yavaş yavaş kendini toparlamaya başlar ve Annihilation Dalgası'nın etkileri geçmeye başlar. Ancak ilerleyen bölümlerde görürüz ki Annihilus'un gözdelerinden biri ona hamileymiş ve Annihilus formunda bir bebeğin doğumuna tanık oluruz. Bakalım gelecekte galaksiyi nasıl bir tehdit bekliyor.

Bütün çizgi roman boyunca işlenen olaylar hep hızlı ve çabucak son buluyor, özellikle ama özellkile Annihilus ve Nova arasındaki ana savaş. Daha uzun ve çetrefilli bir savaş görmek isterdim açıkçası. Tabii ki uzun zamandır bir aksiyon burhanı içerisindeyiz ve büyük savaşlar gördük ancak Annihilus'a karşı olan savaş daha uzun olabilirdi en azından daha zorlu olabilirdi. 

Başka bir konu ise çizgi romanda çok fazla karakter olup hikayelerin çok dallanması. Biz uzay macerası olduğundan dolayı bir çok karakter tanıyoruz ve maceralarına tanıklık ediyoruz ancak elle tutulur güzel hikayeler göremiyoruz, hikayeler biraz ucuz kalıyor ve ana hikayeyi okumaya olan sabrımızı biraz sınıyor. 

Bütün bunlar dahilinde Annihilation 3 çizimler açısından ve dallanan hikayesinin getirdiği sıkılma eşiğini düşürme etkisinden dolayı biraz zayıf bir çizgi roman olmuş, hatta serinin genel sıkıntısı olarak bunları gösterebiliriz. Ancak hikayenin ilgi çekiciliği ve farklılığı konuyu sıcak tutuyor, okunması gereken güzel bir seri. 

Annihilation Cilt 3 çizgi romanına ve genel olarak Annihilation Serisine puanım: 7/10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Instagram üzerinden yaptığımız anketlerde sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusu belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

17 Aralık 2019 Salı

Annihilation Cilt 2 Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu daha önceden ilk cildini incelemiş olduğum Annihilation olacak. İlk cildin incelemesini buradan bulabilirsiniz, bu yazıyı ilk cildi okumadan okumanızı kesinlikle tavsiye etmem.  Önceki ciltte genel olarak odak karakterlerimiz Nova, Drax ve Quasar'dı. Karakterlerimiz Annihilation Dalgasına karşı ellerinden geleni yapmıştı ancak sonunda Quasar ölmüş ve kuantum bileklikleri düşmanın eline geçmişti. Nova bütün gücü ile Annihilus'a karşı savaşmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. 

İkinci cilt ise Nova ve Drax'ın aksine başka karakterleri odağına taşıyan bir hikaye. Silver Surfer, Super Skrull ve Ronan bu ciltteki ana karakterlerimiz olacaklar. Daha önceden Xandar'ın yok olduğunu biliyoruz ve Annihilation Dalgasının Skrull dünyalarına doğru ilerlediğini de, bakalım kalan gezegenleri koruyabilecekler mi yoksa Annihilus evrenimizi kendine yemek mi yapacak?

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!



İlk ciltte yaşananlardan sonra bu ciltte hikayemizin perspektifi uzayın başka bir ücra bölgesine dönüyor, Skrull İmparatorluğu. Ancak bundan önce Silver Surfer'ın Xandar'ın kalıntıları arasında görüyoruz. Kendisi gezegenlerin yok olmasına aşina bir karakter, uzun yıllar boyunca Galactus'a hizmet etti. Ancak kendisinin de farkına vardığı üzere yok edilen bu gezegenler ve yiten hayatlar hepsi sadece zevk ve ego uğruna verilmiş kurbanlar. Hayat ve ölüm arasındaki dengeyi kavramış olan Surfer için bile bu katliam fazla geliyor ve kendisi bir şeyler yapmaya karar veriyor. Aynı zamanda Annihilus'un askerleri Silver Surfer ve diğer eski Galactus hizmetkarlarının da peşine düşerler çünkü kendileri kozmik enerji ile doludur. Ancak Silver Surfer tekrardan Galactus hizmetine girer ve kozmik güçlerine tam kapasitede sahip olur. Düşmanları def eden Silver Surfer'ın hikayesi burada sona erer.

Bu sırada annihilation Dalgası Skrull İmparatorluğunun baş gezegeni olan Aks'lo ya saldırır, Super Skrull ve diğer skrulların savunmasına karşın gezegen Kader Orağı adı verilen organik bir cihaz ile yok edilir. Bunun üzerine Super Skrull ise intikam almak üzere silahın yaratıcısını bulur, onu kendi küçük hapishane gezegeninde bulan Super Skrull gezegendeki mahkumları serbest bırakıp silahın yaratıcısına bir virüs yazdırı. Bu sayede Kader Orağını devre dışı bırakmaya çalışır ancak ortaklarından biri ona ihanet eder, silahı vaktinde yok edemezler ve başka bir skrull gezegeni yok olur burada Super Skrull'ın oğlu da yaşamaktadır. Bu sebepten dolayı ise cihazı yok etmekte güçlük çeker ancak sonunda başarır ve Super Skrull onca yenilgiden sonra adını temizler, ancak oğlunun yaşadığı gezegen yok olduğu için kahrolmuştur. Super Skrull'ın hikayesi son bulduktan sonra sıra Ronan'a gelir.

Sürgünde olan Ronan savaş suçlarından ve Kree İmparatorluğuna ihanetten aranmaktadır. Adını temizlemek için hakkında yalan tanıklık eden Tana Nile'ı bulmaya çalışır. Onu Gothab Omega adlı bir gezegende bulur ve peşine düşer. Ancak Nile Gamora yani Thanos'un kızı ve galaksideki en korkunç kadının Graces adlı grubuna katılmıştır. Graces ile savaşan Ronan savaş sırasında gezegende ter giden bir şeyler olduğunu fark eder. Bu sırada gezegene saldıran Annihilation Dalgası sebebiyle Gamora ile güçlerini birleştirip hayatta kalırlar. Ancak Tana Nile savaşta ağır yaralanır, son sözlerinde ise yalan tanıklık ettiğini kabul eder ve sorumlu olan kişi hakkında bilgileri alır. Adaleti sağlamak ve adını temize çıkarmak adına diğer Graces üyeleri ve hayatta kalan diğer sürgün edilmiş Kree savaşçıları ile yola koyulur.

İncelemeye kısa bir özet ile başladım çünkü uzun ve 3 ciltten oluşan bu seri birçok kahramandan bahsediyor, ileride kafa karışıklığı olmaması için iyi olacağını düşündüm. Genel hikaye yukarıdakilerden ibaret olup açıkçası ikinci kitap biraz daha ilk cildin yanında sönük kalıyor. Daha çok bir geçiş evresi olmuş bu kitap, bir sonraki ciltte herkes toplanıp Annihilus'a kafa tutacak gibi geliyor. Hikaye anlatımını başarılı bulduğum bir cilt olmuş, birbirinden ayrı olarak yayınlanan fasikülleri aynı başlık altında ise iyi toplamış bence. Ne de olsa Annihilation tek bir cilt event olarak basılan bir hikaye değil, Nova, Drax, Silver Surfer ve diğer bütün karakterlerin kendine ait prologları ile yer alıyor, bunları aynı ciltte konu bütünlüğünü bozmadan bulundurması çok hoş olmuş. Ancak Annihilation hikayesi hakkında gerçekten çok canımı sıkan hatta bazen beni okumaktan soğutan bir sıkıntı söz konusu, çizimler. Gerçekten bütün içtenliğimle şunu söyleyebilirim ki okuduğum en kötü çizimlere sahip çizgi romanlardan biri Annihilation. Çizimler çok kötüler ve gördükçe gözlerim kan ağlıyor. Maalesef bu çizgi romanın her 3 cildinde de böyle bir sıkıntı söz konusu, keşke Marvel bu hikayeyi çok daha kaliteli bir çizim ile bize sunsaydı. 

Bütün bunlar dahilinde Annihilation Cilt 2 serinin altı yanmasın diye ateşin kısık tutulduğu bir cilt olmuş, ancak hikayenin pişmesi için gerekli bir adım. Çizimler konusunda her ne kadar kötü olsa da okunur bir cilt, güzel bir hikaye. 

Annihilation Cilt 2 çizgi romanına puanım: 6.5/10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Bu inceleme yazsının konsunu seçen instagram takipçilerimize teşekkür ederim. Sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusun belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

15 Aralık 2019 Pazar

Avengers Açmaz: Pleasant Hill'e Hoş Geldiniz! Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımda sizlere Secret Wars sonrası başlayan Marvel'ın All-New All-Different Dönemine ait ilk Event'i olan Avengers Standoff çizgi romanından bahsedeceğim. Bildiğiniz üzere Secret Wars sonrası Marvel Now! Dönemine veda ettik ve yepyeni bir döneme başlangıç yaptık, yeni okuma sırasını buradan bulabilirsiniz. Başladığımız bu yeni dönemde ise karşımıza çıkan ilk event ise Avengers Açmaz oluyor.

Çizgi romanımız Pleasant Hill adı verilen suçtan arındırılmış bir klasik amerikan kasabasında geçiyor. Peki neden bu kasabada hiç suç işlenmiyor, neden bütün hayat toz pembe? İşte bu soruların cevabını arayan insanlar bu kasaba hakkında ki korkunç bir gerçeği su üstüne çıkarıyor. Avengers Birlik, AIM'in Avengers ekibi, Howling Commandos ve New Avengers ekibi ise ayrı ayrı konulara dahil oluyor. Evet hepsi kendine Avengers diyor ve kimse ismin telifini almaya çalışmıyor, Tony Stark hariç... 


Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!



Çizgi romanımız Pleasant Hill adlı bu mutlu amerikan kasabasında geçiyor ancak burası aslında göründüğü gibi değil. Kasabanın bütün sakinlerinin Kozmik Küp tarafından hayatları yeniden yazılmış süper kötüler olmaları dışında bir sıkıntı yok. Baron Zemo, Absorbing Man ve Elektra gibi bir çok süper kötü bu tesiste gizli SHIELD ajanları tarafından kontrol altında geçmişlerini hatırlamadan yaşmakta. Peki içlerinden biri eskiden olduğu kişiyi hatırlarsa neler olur? İşte çizgi romanımız bu şekilde süper kötülerin geçmişlerini hatırlayıp bütün kasabayı ve içindekileri rehin almasını konu ediyor.

Avengers Açmaz çizgi romanı genel olarak geleceğe yönelik belli temelli atması amacıyla yazılmış bir çizgi roman, daha doğrusu ben okurken bu şekilde düşündüm. Doğruluğu tartışılır olsada bu çizgi roman dönemin ilk Event'i olduğu için gelecek çizgi romanlarda etkisini görmemek zaten saçma olur. Ancak açık bırakılan bazı noktaların ileride nasıl büyüyeceğini ancak tahmin edebiliriz. Örnek vermek gerekirse Kobik ve Bucky nereye gidecek, Red Skull'ın Steve Rogers ile geçirdiği zamanda neler oldu, Maria Hill kovulursa SHIELD'ın başına kim geçecek? 

Bir sürü soruyu beraberinde getirse dahi Event zincirine iyi bir başlangıç yapmış bu çizgi roman. Genel hatları ile ilginç bir hikaye sunuyor, kendi içinde tutarlılığını koruyor aynı zamanda bir çok karakterin olayı kendi açılarından nasıl çözdüğünü, nasıl aynı noktaya farklı yerlerden vardıklarını görüyoruz. Hikayenin zayıf yönleri ise bize birçok bakış açısı sunarken çok uzaması. Bir çok ekibi ve karakteri göstermek için hikaye biraz uzatılmış bu da anlatılanlara biraz zarar vermiş ancak hikaye bunu ileride aksiyon sahneleriyle telafi ediyor. 

Genel olarak bu çizgi romanın en büyük önemi birbirinden farklı şekilde operasyon yapan Avengers ekiplerini birleştirmesi oldu. Bir çok sıkıntıdan dolayı farklı şekilde operasyon yapan bir çok Avengers takımı bulunmaktaydı, bu çizgi romanda ise Kobik tarafından gençleştirilen Steve Rogers'ın herkesi tekrar Avengers Toplanın! diyerek tek bir ekip haline getiriyor. Tabii bu ileride işleri nasıl değiştirir göreceğiz ancak şu kesinki Steve ve Sam arasındaki buzlar erimeye başladı. 

Bütün bunlar dahilinde Avengers Standoff çizgi romanı güzel ve ilginç hikayesi ile karşımıza çıkıyor, anlatım ve aksiyon tarafından akıcılık var ancak önceden dediğim gibi olayın gelişimini bir çok açıdan gösterdiği için hikaye uzamış. 

Avengers Açmaz: Pleasant Hill'e Hoş Geldiniz! çizgi romanına puanım: 7.5 /10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Fikirlerinizi yorumlar kısmında belirtmeyi ve bizi  @cizgi_romanalemi adı ile Instagram'dan takip etmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

9 Aralık 2019 Pazartesi

Moon Knight: Reenkarnasyonlar - Cilt 2 Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımda Moon Knight incelemelerine devam olarak Moon Knight: Reenkarnasyonlar Cilt 2 incelemesi ile karşınızdayım. Bu inceleme yazısını İnstagram sayfamızda oy vererek seçen bütün okurlarımıza teşekkür ediyorum, sizler de yayınlanan yazılarda söz hakkı olmak için @cizgi_romanalemi kullanıcı adı ile bizi bulup takip edebilirsiniz. Aynı zamanda yeni yazılarımdan da bu şekilde haberdar olabilirsiniz. Eğer Moon Knight Cilt 1'in incelemesini okumadıysanız ona da buradan ulaşabilirsiniz.

Moon Knight Cilt 2'de maceramız ilk ciltte bırakıldığı yerden devam ediyor. En son ciltte olanlardan sonra kahramanımız yatağında Steve Grant yani Moon Knight'ın bir başka gizli kimliği olan bir film yapımcısı olarak uyanıyor. Ancak bu çizgi roman boyunca gördüğümüz tek kişiliği değil. Taksi şoförü Jake Lockley ve Ay Savaşçısı Marc Spector kişlikleri de çizgi roman boyunca onun peşini bırakmıyor. Ancak karakterimiz artık bu şekilde yaşayamayacağını anladığı zaman ise kendisi ile yüzleşmesi gerektiğini anlıyoruz. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Cilt boyunca yaşanan karakter değişimleri, olaylar arası geçişler ve karakterlerimizin bu değişimlerinden etkilenme şekilleri gerçekten çok güzel yansıtılmış. Olaylar arasında bağlantı kurmaya çalışması hatta bazı olayların mantıksız olduğunu söylemesi, yavaş yavaş farkındalık yaşadığını aslında bize gösteriyor. Bütün bu kaçışın ve kişilikler arası gitgellerden sonra bütün herkesin toplandığı yer ise Marc Spector'ın yanı, piramidin dibi oluyor. 

İlk ciltte neler olduğunu ise hatırlamak gerek bu noktada; ilk ciltte öğrenmiştik ki Marc'ın zihni ile oynayan, onu akıl hastanesinde bu şekilde terk eden ve zihnine girmeye çalışan kişi aslında Khonshu'ymuş. Kahramanımız ise ilk cildin sonunda Khonshu'ya kendini teslim etmektense piramitten atlamayı tercih etmişti, karakterimiz ise kişilikleri ile aynı piramidin dibinde buluşuyor. 

Kişiliklerini onların gerçek olmadığına ve yoluna devam edebilmek için onları kabullenip kontrolü ele almasını açıklarken gelen tepkiler çok güzel işlenmiş. Çünkü her kişiliğinden farklı tepkiler görüyoruz, çünkü farklı kişiliklere sahipler ve birbirinden çok farklılar aslında. 

Ay Savaşçısı olan kişiliği diğerlerine nazaran daha yeni bir kişilik olduğu için konuşmanın sonunda yok olup gidiyor. Taksici kimliği olan Jake Lockley ise Moon Knight kimliği ile orada olduğu için çok daha agresif, onu durdurmak için Marc'ın onunla dövüşmesi gerekiyor. Ama bunun aksine Steve Grant ne olduğundan habersiz bir şekilde kaçıp saklanmayı seçiyor, Marc ise onunla konuşup ikna ediyor ve yola kendisi olarak devam ediyor yani Marc Spector olarak.

Genel olarak ilk cildi okuduktan sonra seriden tek temennim bir sonraki ciltte temponun düşmemesi ve hikayenin aynı kalitede devam etmesiydi. Bu cilt bunu aksiyon konusunda yerine getiremesede hikaye olarak önceki tatları anımsattı. Her ciltte yüzde yüz aksiyon olacak diye bir durum zaten yok özellikle konu Moon Knight kadar psikolojik olarak önem taşıyan bir karakter ise. 

Bütün bunlar dahilinde Moon Knight gerçekten güzel bir seri olarak devam ediyor, umuyorum ki bundan sonraki ciltlerde de bu tempoyu sabitler ve hikaye akıcılığı azalmaz. 

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, bizleri İnstagram @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilir ve yazılarımdan anında haberdar olabilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

4 Aralık 2019 Çarşamba

The Flash: Flash War Çizgi Roman İncelemesi - DC Universe



Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımda sizlere DC Comics tarafından yayınlanan ve yıllardır çok defa sorulmuş olan o soruyu cevaplayan çizgi romanı konuşacağız; hangi speedster daha hızlı, Wally West mi yoksa Barry Allen mı?

The Flash War diğer DC eventlerinin aksine ayrı bir cilt olarak basılmadı, zaten tam olarak bir event diyemeyiz ama önemli bir Flash hikayesi olduğu kesin. The Flash Rebirth (2018) Vol.8 adı altında basılan cilt The Flash War cildi olarak yer aldı ve hikaye bu ciltte anlatılıp son buldu. Açıkçası Flash ve diğer speedsterlar hakkında yeterli bilgiye sahipseniz öncesini okumanıza gerek olmadığını söyleyebilirim, dirket bu cildi bir eventmişçesine okuyabilirsiniz. Daha sonra da asıl event olan Heroes in Crisis hikayesine geçebilirsiniz, yakında onunda incelemesini sizler ile paylaşacağım.

Bu hikayenin genel DC takipçileri tarafından en büyük önemi gelmiş geçmiş en büyük iki Flash'ı karşı karşıya getirmesi, Barry Allen ve Wally West. İki karakterde çizgi roman tarihi boyunca The Flash olarak kahramanlık yapmış kişiler, ama asıl merak konusu hangisinin daha hızlı olduğu ve neden böyle bir yarışa tutuldukları. Hikaye aslında Wally ve Barry'nin yarışından çok daha önemli olaylar içeriyor, bu kesin. Peki bunlar kimin başının altından çıkıyor, Tabii ki de Reverse Flash'ın daha doğrusu Reverse Flashların. Eobard Thawne ve Hunter Zolomon tarafından tuzağa düşürülen kahramanlarımız amansız bir mücadeleye tutuşuyorlar.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Genel olarak hikayeyi özetlemek gerekirse Hunter Zolomon speedforce'dan kaçmayı başaran Wally West'e kaybettiği geçmişini gösterir yani Linda ile olan hayatı, çocukları Jai ve Irey ve daha sayısız olayları. Kaybettiği onca şeyi gördükten sonra Wally yıkılır, Hunter ise ona bunları geri getirebileceğini aslında çocuklarınında aynı onun gibi speedforce içinde kapana kısıldığını söyler. Onları kurtarmanın tek yolunun speedforce bariyerini yok etmek olduğunu söyler. Bu sırada olaya dahil olan Barry ve Wally bir reverse-flash'a güvenmemek gerektiği, speedforce bariyerini kırmanın çok tehlikeli olduğu ve zamanla oynamanın başka bir evrenin doğumuna yol açacağı hakkında tartışırlar. Bütün bunlar ise sonuçsuz kalır ve iki Flash arasında amansız bir mücadele başlar.

O kadar hızlı koşarlarki Dünya'nın iklimi zarar görür, önlerine çıkan her şey yerle bir olur. Hatta Justice League bile karşısında duramaz. Bütün bunlar sonucunda speedforce bariyeri kırılır ancak kimse açığa çıkmaz. Aslında bunun Hunter'ın şeytani planı olduğu, speedforce gibi diğer temel güç elementlerini ele geçirmeye çalıştığı anlaşılır ve bunu başarırda. Bunlar Strength ve  sage Force'dur. Ancak Wally hiperzamanda koşarak Hunter'ı durdurur bu sayede aslında Wally'nin Barry'den daha hızlı olduğunu kanıtlamış olur. Hatta Barry ona "Wally West you are the fastest man alive!" demiş ve onun hızlı olduğunu kabul etmiştir.

Hikayemizin sonunda Wally ailesinin varlığını tekrar anımsamış ve kaybettiklerinin acısı ile son savaşta kaçan Hunter'ın peşinden koşmuştur, ancak asla yakalayamamıştır. Flash ailesi ise güven problemleri ile birlikte neredeyse dağılmıştır. Wallace yani Kid-Flash Barry'nin evinden ayrılıp artık ona güvenmediğini söylemiştir. Bütün bunlar olurken aynı zamanda yıkılan Speedforce bariyeri yüzünden Strength, Sage ve Still Force tekrar evren ile bütün olmuştur. İleride karşımıza çıkacakları zaten kesin olan bu güçlere karşı savaşmak için Barry Justice League'i haberdar eder ve cildimiz Wally West'in hayatını alıntılayan Iris West'in hikayesi ile son bulur.

Genel olarak güzel bir hikaye ve anlatım biçimine sahip bir çizgi romandı, maalesef Rebirth Dönemi Flash hikayeleri bana çok basit ve kötü geliyordu bu hikaye ile biraz daha kendime geldim diyebilirim. Ancak bunun sebebi tabiiki de geçmişte çok güzel Flash hikayeleri ile karşılaşmış olmamızdandır. Ancak bu cilt hikaye açısından tamamlayıcı ve sürdürülebilir bir olay örgüsü yaratmış, birbirini tamamlayan ve uyum içinde yazılmış farklı hikayelerin yer aldığı çizgi romanların hastasıyız. Bu çizgi roman bunu biraz basit bir şekilde olsa da yansıtmış bence. Okunması ve seri olarak devam ettirilmesi gereken bir hikaye olduğunu düşündüm.

Ülkemizde henüz bu cilt basılmadığı için yabancı kaynaklardan bu cilde ulaşıp okuyabilirsiniz. Kendi fikirlerinizi ise yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

2 Aralık 2019 Pazartesi

Moon Knight: Zırdeli - Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımda sizlere Marmara Çizgi tarafından yayımlanmış olan Moon Knight serisinin ilk cildi olacak. Cilt 2016 yılında yayınlanmış olan Moon Knight #1-5 içeriyor, hikaye Jeff Lemire tarafından yazılmış ve tek kelime ile büyüleyici. Hikayenin çok yönlülüğü ve anlatım biçimi gerçekten diğer zamane çizgi romanları ile karşılaştırılınca açık fark ile öne çıkıyor. Aynı zamanda Moon Knight gibi bir karakter ile bu maceraları gözlemlemek çok daha farklı bir bakış açısı olmuş. 

Bu cilt başı ve sonu itibari ile hiçbir zaman çizgisini bozmuyor ve gizem algısını hep yukarıda tutuyor, bu Marmara Çizgi tarafından yayınlanmış başka bir çizgi romandan hatırladığım bir şeydi Mister Miracle tabii ki. Her sayfayı çevirdiğimde bir sonraki olayı merakla bekledim, ana kahramanımız gibi gerçek ile hayali birbirinden ayırt etmeye çalıştım ve gerçekten tatmin edici bir serüvendi. İkinci cildini daha okumadım ancak umarım bu tempoyu ayakta tutabilen bir hikayeyi okuruz. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Çizgi roman boyunca akli dengesi yerinde olmayan bir karakterin dünyasını görmek, bu dünya ile kendi normal dünyamızın arasındaki bağlantıları görmek çok güzel ve etkileyici bir anlatım metodu olmuş. Moon Knight karakteri her zaman akli sıkıntılar çekmiş bir karakterdi, gerekse çoklu kişiliği ve ikili yaşam tarzından Moon Knight'ın kişisel çatışmaları daha hararetli geçtiğini burda görmüş olduk. Hastanede ki güvenliklerin, doktorun ve polisin mısır mitolojisindeki karşılıklarını görmesi gerçekten çok etkileyiciydi. Daha da ilginç ve güzel olan ise bunu maske takılı iken yapabilmesi, yani maskenin ona verdiği görüş olmadan, Moon Knight kimliğine bürünmeden onları sadece bir insan olarak görmesiydi. 

Bütün bu deliliğin ardında ise kişisel sorunlarının yanı sıra ruhunu adadığı ve inandığı tanrının Khonshu'nu ihaneti ve zihnini ele geçirme çabası Moon Knight'ın gerçeklik algısının daha da bozulmasına yol açıyor. Neyse ki her süper kahramanın yapması gerektiği gibi o da pes etmeden, boyunduruğa girmeden kendini özgür kılacağına inanarak piramitin tepesinden aşağı atlıyor. Bu da onun ölmesine yol açıyor, ancak kendi rüyanında ölürseniz ne olur?

Gerçeklikte uyanırsınız tabii. Yani en azından şu an öyle sanıyoruz. Sayfaları çevirdikçe heyecanımızı arttıran bu ilginç hikaye kahramanımızın yatağında hışımla uyanışı ile son buluyor. Yanında Marlene, New York'da bir gökdelen odasında. Ve kendisine söylenilen ad ise Steven Grant yani Moon Knight'ın bir diğer adı. Devamında neler olacağı ise cilt 2'nin konusu oluyor.

Bütün bunlar dahilinde Moon Knight güzel anlatımı ve yorumları ile kalbimde çok güzel bir yere sahip oluyor. Hikaye ve anlatım bakımından farkını gösteren, güzelliğini kanıtlayan çizgi romanların hastasıyız, bu kesin.

Küçük bir duyuru ile bu yazımı sonlandırmak isterim; İnstagram adlı sosyal medya kuruluşunda artık bizim de bir sayfamız bulunmakta kullanıcı adımız ise @cizgi_romanalemi. Bu yazımızı orda bulunan sevgili takipçilerimiz seçtiler, her hafta belli olmayan günlerde sizlerin istek ve ilgilerine göre yazılar yayınlamaya karar verdik. Sizler de bizi İnstagram'da takip edip anketlere katılarak bir sonraki yazının konusunu seçebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

En Son Yayınlananlar

DC Comics - DC One Million Çizgi Roman Okuma Sırası - Part 3

Merhaba sevgili okur! Bugünkü yazımın konusu DC One Million çizgi romanının okuma sırasının son partı olacak. Daha önceden ilk iki ...

En Çok Okunan Yazılar