Sayfalar

31 Aralık 2019 Salı

Superman Rebirth: Superman'in Oğlu - Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okur!


Bugünkü yazımın konusu YKY tarafından yayınlanan Superman Rebirth serisinin ilk cildi olacak. Bildiğiniz üzere DC Superman konusunda Rebirth döneminde çok büyük bir değişikliğe gitti. Eğer Superman: Superman'in Son Günleri ve Superman: Lois ve Clark adlı çizgi romanları okumadıysanız bu yazıyı da okumayın ve ilk bu iki çizgi romanı tüketin. Bu çizgi romanlar genel olarak Dc'nin Superman konusunda yaptığı değişikliklerin bir özeti, daha sonra bu cildi okuyup inceleme yazısına geçmenizi tavsiye ederim.

New 52 Dönemi boyunca bize eşlik eden Superman'e Rebirth'in başlangıcı ile resmi olarak veda etmiş bulunmaktayız. Art arda verdiği savaşlar ve bunların etkisinden kurtulamayan New 52 Superman'i geçirdiği kriptonit zehirlenmesi ve hücresel düzeyde bozulmalardan dolayı Superman'in Son Günleri adlı çizgi romanda aramızdan ayrılmıştı. Ve geriye Pre52 yani New 52 döneminden önce var olan Superman kalıyor, yanında karısı Lois Lane ve oğlu Jonathan Kent. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Şu anda Rebirth evreninde bulunan Superman'in Pre 52'den geldiği tahmin ediliyor, New 52 Superman'ine göre daha tecrübeli ve daha yaşlı bir Superman. Vakti zamanında Death of Superman çizgi romanında okuduğumuz, Doomday'in ellerinde ölen Superman ile aynı kişi. Kendisi zaten bu çizgi romanda kendi tecrübelerinin bir kısmını anlatıyor; nasıl hayata döndüğü ve kendi dünyasında yaşadığı tecrübeler ve savaştığı kötüler gibi. 

Genel olarak bu çizgi roman Pre 52 Superman'i ve ailesinin yeni geldikleri bu evrende tekrar bir hayat kurmalarını, Superman'in tekrar kahramanlığa dönmesi ve oğlu Jonathan Kent'in güçlerini keşfetmesi ile alakalı. Çizgi romanın aktif aksiyonu Eradicator'un New 52 Superman'inin ölmesi ile harekete geçmesi ile başlıyor. Kriptonluların enerjilerini hatta benliklerini emerek bünyesinde bulunduran bu robot General Zod tarafından yaratılmış ve kriptonlulara karşı savaşması için programlanmış. Bu robota karşı verilen savaş ve Jonathan Kent'in güçlerine ve yeni dünyaya ayak uydurması çizgi romanın temel taşlarını oluşturuyor. Çizgi romanın sonunda ise resmi olarak Superman geri geldiğini açıklıyor ve Justice League üyelerinden Batman ve Wonder Woman ile oğlu Jonathan'ı tanıştırıyor. Bildiğiniz üzere ileride Damian Wayne ve Jonathan Kent'in ortak serisi olan Super Sons çizgi romanları çıkıyor, bunun temellerini de yavaş yavaş atan bir sayı olmuş. 

Bütün bunlar dahilinde, bu çizgi roman Rebirth döneminin yeniliklerine alışılması ve tanıtılması için güzel bir adım olmuş, klasik ve aksiyon dolu bir hikaye ile karakteri bize ısındırıp hızlıca bir maceranın içine sokmuşlar. Eski hikayeleri daha çok seven biri olarak bu Superman'e alışmakta bir sıkıntı yaşamadım hatta daha çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Bilge ve işini bilen tecrübeli bir Superman görmek heyecan vericiydi umarım ileride de bu özelliğini gösterir ve Superman'in artık farklı biri olduğunu en azından değiştiğini ve geliştiğini açıkça görebiliriz. 

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Instagram üzerinden yaptığımız anketlerde sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusu belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

28 Aralık 2019 Cumartesi

Marvels Mucizeler Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Arkabahçe Çizgi Roman tarafından yayınlanmış olan Marvels adlı çizgi romandan bahsedeceğim. Kurt Busiek tarafından yazılan ve Alex Ross tarafından resmedilmiş, çizimleri ve alışılmışın dışındaki hikayesi ile dikkatleri üstüne çeken müthiş bir çizgi roman. Alex Ross'un çizimlerinin ne kadar güzel ve gerçekçi olduğunu, her sayfayı bir tablo edası ile donattığını çok iyi biliyoruz. Bunun yanına Kurt Busiek tarafından yazılmış ilgi çekici ve alışılmadık bir hikayede eklenince Marvels çizgi romanı tadından yenmez bir hale geliyor. 

Çizgi roman edebiyatının da ötesinde bir anlayış ve anlatım ile gerçekten çok özel bir hikaye anlatılmış bu çizgi romanda; bizlerin hikayeleri. Yani bu kahramanlar dünyasında yaşayan normal, sıradan kalıbı ile sınırlandırılmış insanların hayatları. Hikayemizi bir haber fotoğrafçısı olan Phil Sheldon'nın gözünden görüyoruz. Kahramanların ortaya çıkışlarını ve halk tarafından kabul edilişlerini, hayatın yani gerçekliğin değişmez bir parçası oluşlarına tanıklık ediyoruz. Bizi her kurtardıklarında onlardan aslında ne kadar korktuğumuzu ve onlar olmadan da çaresiz durumda olduğumuzu kabulleniyoruz. Daha da önemlisi Phil Sheldon'nın deyişiyle "Hayatta asıl rolden nasıl seyirci durumuna geldiğimizi fark ediyoruz." yani bu macerayı yaşayanlar değil artık bunu gözlemleyen ve seyirci kalan taraf olmak durumunda kalıyoruz.

Ancak bu hikayede asıl anlatılanların bundan da ötede olduğunu anlamak hem Phil'in hem de bizim biraz zamanımızı alıyor. Yaşanan bunca şeyin yanında kahramanlara minnet edenler kadar onları yuhlayan ve kötülen gerçekler ile karşılaşıyoruz. Olan kötü şeyler için onları suçluyor, hatta bu tehlikeleri onların yaratıyor olabildiğinden şüphe ediyoruz. Ancak ana karakterimiz Phil şunu çok iyi biliyor ki böyle düşünen herkes yanılıyor; onların aslında masum hayatları korumak için savaştıklarını ve bunu yaparken kimsenin ne düşündüğünü önemsemeden sadece toplumun menfaatlerini düşünerek hareket eden kahramanlar yani Mucizeler olduklarını anlıyor. Yayınladığı fotoğraf kitabının adınıda bu sebepten Marvels koymayı ihmal etmiyor. 

Marvels çizgi romanı gerçek hayat ile yaratılmış olan bu çizgi Marvel evreni arasında kurduğu gerçekçi ve akıcı hikayesi ile başarılı bir edebi eser, hemde her yönü ile. Çizimleri ile bizi kendi dünyasında seyahate çıkaran, hikaye anlatımı ile bize kendi dünyasında yer açan bir eser. Bu çizgi roman hakkında Stan Lee ön yazısında şu şekilde bahsediyor " Marvels çizgi roman başlığından çok daha ötesi. Aslında, kendisinden çizgi roman diye bahsetmek, İkinci Dünya Savaşı'na rahatsızlık verici bir arbede demeye benzer. Sanatsal açıdan, yazınsal açıdan ve format açısından Marvels, bizi çizgi edebiyatının evriminde yeni bir basamağa taşıyan dev bir adım." 

Bütün bunlar dahilinde ben de üstat Stan Lee'ye katılmak ile birlikte Marvels Mucizeler çizgi romanını beğeniyor ve her çizgi roman okurunun okuması gerektiğini düşünüyorum. Aynı DC Comics tarafından yayınlanmış olan Kingdom Come çizgi romanı gibi bu eserde insan, gerçeklik ve süper kahraman algıları arasında güzel bir köprü görevi görüyor. 


Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Instagram üzerinden yaptığımız anketlerde sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusu belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

26 Aralık 2019 Perşembe

Annihilation Cilt 3 Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Annihilation serisinin son cildi olacak. İlk ve ikinci cildin incelemelerini buradan ve buradan bulabilirsiniz. İlk iki cilt boyunca inşa edilen hikayenin son cilti ancak hikayenin sonu olmayan bu cilt asıl hikayeyi sonlandırıp ileride yani yan hikayelere kapı bırakan ilginç bir uzay macerasının son kısmı. Giriş, gelişme ve sonuç açısından bakıldığında bu kitap sonuç ve hikayenin yan kısımlarına odaklanan bir cilt olmuş. Zaten genel olarak basılan bu seri 4 ana karakter üzerinde dönen bir senaryoya sahip; Nova, Silver Surfer, Super Skrull ve Ronan the Accuser. Hikayenin ana kısımları dışında da gördüğümüz hikayeler bu karakterlerin hikayelerine ve yan maceralarına değiniyor. 

İlk iki ciltte şunlar olmuştu ki; Skrull ırkı ana gezegenlerini ve nüfuslarının büyük bir çoğunu kaybetmişlerdi, Nova Corps'da ise sağ kalan tek kişi Nova adını alan Richard Rider'dı, Drax ve Dünyalı kız Cammi Nova'ya katılmıştı. Savaş Kree topraklarına kadar gelmiş ve onlarında gezegenlerini tehdit ediyordu. Annihilus ve Titan Thanos ise kozmik gücü kontrol eden bir silah yapmayı kafalarına koymuşlardı. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Cilt 3 Kree sisteminin hemen dışında, sınırdaki savaşın kaybedilmesi ile başlıyor. Bütün güçlerine rağmen kahramanlarımız Annihilation Dalgasının gücüne direnemiyor ve savaşı kaybediyorlar. Ancak savaşı tek kaybedenler kahramanlarımız olmuyor. Thanos tarafından Galactusu yenmesi için serbest bırakılan Tenebrous ve Aegis başarılı olur ve Galactus ile sadık hizmetkarı Silver Surfer mağlup edilirler. Daha sonra Thanos ve Annihilus'un planına uygun olarak Galactus ve Surfer'ı kozmik gücü emmek için kullandılar. 

İlerleyen zamanlarda Drax kahramanlarımız kaçabilsinler diye geride kalıp savaşarak Thanos'a kadar yolunu açarak ilerliyor. Ve amacına ulaşıp Thanos'u öldürüyor, aynı zamanda Thanos tarafından kaçırılan kızını, Galactus'u ve Silver Surfer'ı  da özgürlüğüne kavuşturuyor. Bütün bunlar olurken kahramanlarımız ise işin köküne inip Annihilus'un işini bitirmeye karar verir ve başarırlar, yok edilen Annihilus'dan sonra savaş yavaşlar ve son bulmaya başlar. Galaksi yavaş yavaş kendini toparlamaya başlar ve Annihilation Dalgası'nın etkileri geçmeye başlar. Ancak ilerleyen bölümlerde görürüz ki Annihilus'un gözdelerinden biri ona hamileymiş ve Annihilus formunda bir bebeğin doğumuna tanık oluruz. Bakalım gelecekte galaksiyi nasıl bir tehdit bekliyor.

Bütün çizgi roman boyunca işlenen olaylar hep hızlı ve çabucak son buluyor, özellikle ama özellkile Annihilus ve Nova arasındaki ana savaş. Daha uzun ve çetrefilli bir savaş görmek isterdim açıkçası. Tabii ki uzun zamandır bir aksiyon burhanı içerisindeyiz ve büyük savaşlar gördük ancak Annihilus'a karşı olan savaş daha uzun olabilirdi en azından daha zorlu olabilirdi. 

Başka bir konu ise çizgi romanda çok fazla karakter olup hikayelerin çok dallanması. Biz uzay macerası olduğundan dolayı bir çok karakter tanıyoruz ve maceralarına tanıklık ediyoruz ancak elle tutulur güzel hikayeler göremiyoruz, hikayeler biraz ucuz kalıyor ve ana hikayeyi okumaya olan sabrımızı biraz sınıyor. 

Bütün bunlar dahilinde Annihilation 3 çizimler açısından ve dallanan hikayesinin getirdiği sıkılma eşiğini düşürme etkisinden dolayı biraz zayıf bir çizgi roman olmuş, hatta serinin genel sıkıntısı olarak bunları gösterebiliriz. Ancak hikayenin ilgi çekiciliği ve farklılığı konuyu sıcak tutuyor, okunması gereken güzel bir seri. 

Annihilation Cilt 3 çizgi romanına ve genel olarak Annihilation Serisine puanım: 7/10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Instagram üzerinden yaptığımız anketlerde sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusu belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

17 Aralık 2019 Salı

Annihilation Cilt 2 Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu daha önceden ilk cildini incelemiş olduğum Annihilation olacak. İlk cildin incelemesini buradan bulabilirsiniz, bu yazıyı ilk cildi okumadan okumanızı kesinlikle tavsiye etmem.  Önceki ciltte genel olarak odak karakterlerimiz Nova, Drax ve Quasar'dı. Karakterlerimiz Annihilation Dalgasına karşı ellerinden geleni yapmıştı ancak sonunda Quasar ölmüş ve kuantum bileklikleri düşmanın eline geçmişti. Nova bütün gücü ile Annihilus'a karşı savaşmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. 

İkinci cilt ise Nova ve Drax'ın aksine başka karakterleri odağına taşıyan bir hikaye. Silver Surfer, Super Skrull ve Ronan bu ciltteki ana karakterlerimiz olacaklar. Daha önceden Xandar'ın yok olduğunu biliyoruz ve Annihilation Dalgasının Skrull dünyalarına doğru ilerlediğini de, bakalım kalan gezegenleri koruyabilecekler mi yoksa Annihilus evrenimizi kendine yemek mi yapacak?

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!



İlk ciltte yaşananlardan sonra bu ciltte hikayemizin perspektifi uzayın başka bir ücra bölgesine dönüyor, Skrull İmparatorluğu. Ancak bundan önce Silver Surfer'ın Xandar'ın kalıntıları arasında görüyoruz. Kendisi gezegenlerin yok olmasına aşina bir karakter, uzun yıllar boyunca Galactus'a hizmet etti. Ancak kendisinin de farkına vardığı üzere yok edilen bu gezegenler ve yiten hayatlar hepsi sadece zevk ve ego uğruna verilmiş kurbanlar. Hayat ve ölüm arasındaki dengeyi kavramış olan Surfer için bile bu katliam fazla geliyor ve kendisi bir şeyler yapmaya karar veriyor. Aynı zamanda Annihilus'un askerleri Silver Surfer ve diğer eski Galactus hizmetkarlarının da peşine düşerler çünkü kendileri kozmik enerji ile doludur. Ancak Silver Surfer tekrardan Galactus hizmetine girer ve kozmik güçlerine tam kapasitede sahip olur. Düşmanları def eden Silver Surfer'ın hikayesi burada sona erer.

Bu sırada annihilation Dalgası Skrull İmparatorluğunun baş gezegeni olan Aks'lo ya saldırır, Super Skrull ve diğer skrulların savunmasına karşın gezegen Kader Orağı adı verilen organik bir cihaz ile yok edilir. Bunun üzerine Super Skrull ise intikam almak üzere silahın yaratıcısını bulur, onu kendi küçük hapishane gezegeninde bulan Super Skrull gezegendeki mahkumları serbest bırakıp silahın yaratıcısına bir virüs yazdırı. Bu sayede Kader Orağını devre dışı bırakmaya çalışır ancak ortaklarından biri ona ihanet eder, silahı vaktinde yok edemezler ve başka bir skrull gezegeni yok olur burada Super Skrull'ın oğlu da yaşamaktadır. Bu sebepten dolayı ise cihazı yok etmekte güçlük çeker ancak sonunda başarır ve Super Skrull onca yenilgiden sonra adını temizler, ancak oğlunun yaşadığı gezegen yok olduğu için kahrolmuştur. Super Skrull'ın hikayesi son bulduktan sonra sıra Ronan'a gelir.

Sürgünde olan Ronan savaş suçlarından ve Kree İmparatorluğuna ihanetten aranmaktadır. Adını temizlemek için hakkında yalan tanıklık eden Tana Nile'ı bulmaya çalışır. Onu Gothab Omega adlı bir gezegende bulur ve peşine düşer. Ancak Nile Gamora yani Thanos'un kızı ve galaksideki en korkunç kadının Graces adlı grubuna katılmıştır. Graces ile savaşan Ronan savaş sırasında gezegende ter giden bir şeyler olduğunu fark eder. Bu sırada gezegene saldıran Annihilation Dalgası sebebiyle Gamora ile güçlerini birleştirip hayatta kalırlar. Ancak Tana Nile savaşta ağır yaralanır, son sözlerinde ise yalan tanıklık ettiğini kabul eder ve sorumlu olan kişi hakkında bilgileri alır. Adaleti sağlamak ve adını temize çıkarmak adına diğer Graces üyeleri ve hayatta kalan diğer sürgün edilmiş Kree savaşçıları ile yola koyulur.

İncelemeye kısa bir özet ile başladım çünkü uzun ve 3 ciltten oluşan bu seri birçok kahramandan bahsediyor, ileride kafa karışıklığı olmaması için iyi olacağını düşündüm. Genel hikaye yukarıdakilerden ibaret olup açıkçası ikinci kitap biraz daha ilk cildin yanında sönük kalıyor. Daha çok bir geçiş evresi olmuş bu kitap, bir sonraki ciltte herkes toplanıp Annihilus'a kafa tutacak gibi geliyor. Hikaye anlatımını başarılı bulduğum bir cilt olmuş, birbirinden ayrı olarak yayınlanan fasikülleri aynı başlık altında ise iyi toplamış bence. Ne de olsa Annihilation tek bir cilt event olarak basılan bir hikaye değil, Nova, Drax, Silver Surfer ve diğer bütün karakterlerin kendine ait prologları ile yer alıyor, bunları aynı ciltte konu bütünlüğünü bozmadan bulundurması çok hoş olmuş. Ancak Annihilation hikayesi hakkında gerçekten çok canımı sıkan hatta bazen beni okumaktan soğutan bir sıkıntı söz konusu, çizimler. Gerçekten bütün içtenliğimle şunu söyleyebilirim ki okuduğum en kötü çizimlere sahip çizgi romanlardan biri Annihilation. Çizimler çok kötüler ve gördükçe gözlerim kan ağlıyor. Maalesef bu çizgi romanın her 3 cildinde de böyle bir sıkıntı söz konusu, keşke Marvel bu hikayeyi çok daha kaliteli bir çizim ile bize sunsaydı. 

Bütün bunlar dahilinde Annihilation Cilt 2 serinin altı yanmasın diye ateşin kısık tutulduğu bir cilt olmuş, ancak hikayenin pişmesi için gerekli bir adım. Çizimler konusunda her ne kadar kötü olsa da okunur bir cilt, güzel bir hikaye. 

Annihilation Cilt 2 çizgi romanına puanım: 6.5/10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. Bu inceleme yazsının konsunu seçen instagram takipçilerimize teşekkür ederim. Sizlerde oy verip bir sonraki yazımızın konusun belirlemek isterseniz bizi @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

15 Aralık 2019 Pazar

Avengers Açmaz: Pleasant Hill'e Hoş Geldiniz! Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımda sizlere Secret Wars sonrası başlayan Marvel'ın All-New All-Different Dönemine ait ilk Event'i olan Avengers Standoff çizgi romanından bahsedeceğim. Bildiğiniz üzere Secret Wars sonrası Marvel Now! Dönemine veda ettik ve yepyeni bir döneme başlangıç yaptık, yeni okuma sırasını buradan bulabilirsiniz. Başladığımız bu yeni dönemde ise karşımıza çıkan ilk event ise Avengers Açmaz oluyor.

Çizgi romanımız Pleasant Hill adı verilen suçtan arındırılmış bir klasik amerikan kasabasında geçiyor. Peki neden bu kasabada hiç suç işlenmiyor, neden bütün hayat toz pembe? İşte bu soruların cevabını arayan insanlar bu kasaba hakkında ki korkunç bir gerçeği su üstüne çıkarıyor. Avengers Birlik, AIM'in Avengers ekibi, Howling Commandos ve New Avengers ekibi ise ayrı ayrı konulara dahil oluyor. Evet hepsi kendine Avengers diyor ve kimse ismin telifini almaya çalışmıyor, Tony Stark hariç... 


Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!



Çizgi romanımız Pleasant Hill adlı bu mutlu amerikan kasabasında geçiyor ancak burası aslında göründüğü gibi değil. Kasabanın bütün sakinlerinin Kozmik Küp tarafından hayatları yeniden yazılmış süper kötüler olmaları dışında bir sıkıntı yok. Baron Zemo, Absorbing Man ve Elektra gibi bir çok süper kötü bu tesiste gizli SHIELD ajanları tarafından kontrol altında geçmişlerini hatırlamadan yaşmakta. Peki içlerinden biri eskiden olduğu kişiyi hatırlarsa neler olur? İşte çizgi romanımız bu şekilde süper kötülerin geçmişlerini hatırlayıp bütün kasabayı ve içindekileri rehin almasını konu ediyor.

Avengers Açmaz çizgi romanı genel olarak geleceğe yönelik belli temelli atması amacıyla yazılmış bir çizgi roman, daha doğrusu ben okurken bu şekilde düşündüm. Doğruluğu tartışılır olsada bu çizgi roman dönemin ilk Event'i olduğu için gelecek çizgi romanlarda etkisini görmemek zaten saçma olur. Ancak açık bırakılan bazı noktaların ileride nasıl büyüyeceğini ancak tahmin edebiliriz. Örnek vermek gerekirse Kobik ve Bucky nereye gidecek, Red Skull'ın Steve Rogers ile geçirdiği zamanda neler oldu, Maria Hill kovulursa SHIELD'ın başına kim geçecek? 

Bir sürü soruyu beraberinde getirse dahi Event zincirine iyi bir başlangıç yapmış bu çizgi roman. Genel hatları ile ilginç bir hikaye sunuyor, kendi içinde tutarlılığını koruyor aynı zamanda bir çok karakterin olayı kendi açılarından nasıl çözdüğünü, nasıl aynı noktaya farklı yerlerden vardıklarını görüyoruz. Hikayenin zayıf yönleri ise bize birçok bakış açısı sunarken çok uzaması. Bir çok ekibi ve karakteri göstermek için hikaye biraz uzatılmış bu da anlatılanlara biraz zarar vermiş ancak hikaye bunu ileride aksiyon sahneleriyle telafi ediyor. 

Genel olarak bu çizgi romanın en büyük önemi birbirinden farklı şekilde operasyon yapan Avengers ekiplerini birleştirmesi oldu. Bir çok sıkıntıdan dolayı farklı şekilde operasyon yapan bir çok Avengers takımı bulunmaktaydı, bu çizgi romanda ise Kobik tarafından gençleştirilen Steve Rogers'ın herkesi tekrar Avengers Toplanın! diyerek tek bir ekip haline getiriyor. Tabii bu ileride işleri nasıl değiştirir göreceğiz ancak şu kesinki Steve ve Sam arasındaki buzlar erimeye başladı. 

Bütün bunlar dahilinde Avengers Standoff çizgi romanı güzel ve ilginç hikayesi ile karşımıza çıkıyor, anlatım ve aksiyon tarafından akıcılık var ancak önceden dediğim gibi olayın gelişimini bir çok açıdan gösterdiği için hikaye uzamış. 

Avengers Açmaz: Pleasant Hill'e Hoş Geldiniz! çizgi romanına puanım: 7.5 /10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Fikirlerinizi yorumlar kısmında belirtmeyi ve bizi  @cizgi_romanalemi adı ile Instagram'dan takip etmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

9 Aralık 2019 Pazartesi

Moon Knight: Reenkarnasyonlar - Cilt 2 Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımda Moon Knight incelemelerine devam olarak Moon Knight: Reenkarnasyonlar Cilt 2 incelemesi ile karşınızdayım. Bu inceleme yazısını İnstagram sayfamızda oy vererek seçen bütün okurlarımıza teşekkür ediyorum, sizler de yayınlanan yazılarda söz hakkı olmak için @cizgi_romanalemi kullanıcı adı ile bizi bulup takip edebilirsiniz. Aynı zamanda yeni yazılarımdan da bu şekilde haberdar olabilirsiniz. Eğer Moon Knight Cilt 1'in incelemesini okumadıysanız ona da buradan ulaşabilirsiniz.

Moon Knight Cilt 2'de maceramız ilk ciltte bırakıldığı yerden devam ediyor. En son ciltte olanlardan sonra kahramanımız yatağında Steve Grant yani Moon Knight'ın bir başka gizli kimliği olan bir film yapımcısı olarak uyanıyor. Ancak bu çizgi roman boyunca gördüğümüz tek kişiliği değil. Taksi şoförü Jake Lockley ve Ay Savaşçısı Marc Spector kişlikleri de çizgi roman boyunca onun peşini bırakmıyor. Ancak karakterimiz artık bu şekilde yaşayamayacağını anladığı zaman ise kendisi ile yüzleşmesi gerektiğini anlıyoruz. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Cilt boyunca yaşanan karakter değişimleri, olaylar arası geçişler ve karakterlerimizin bu değişimlerinden etkilenme şekilleri gerçekten çok güzel yansıtılmış. Olaylar arasında bağlantı kurmaya çalışması hatta bazı olayların mantıksız olduğunu söylemesi, yavaş yavaş farkındalık yaşadığını aslında bize gösteriyor. Bütün bu kaçışın ve kişilikler arası gitgellerden sonra bütün herkesin toplandığı yer ise Marc Spector'ın yanı, piramidin dibi oluyor. 

İlk ciltte neler olduğunu ise hatırlamak gerek bu noktada; ilk ciltte öğrenmiştik ki Marc'ın zihni ile oynayan, onu akıl hastanesinde bu şekilde terk eden ve zihnine girmeye çalışan kişi aslında Khonshu'ymuş. Kahramanımız ise ilk cildin sonunda Khonshu'ya kendini teslim etmektense piramitten atlamayı tercih etmişti, karakterimiz ise kişilikleri ile aynı piramidin dibinde buluşuyor. 

Kişiliklerini onların gerçek olmadığına ve yoluna devam edebilmek için onları kabullenip kontrolü ele almasını açıklarken gelen tepkiler çok güzel işlenmiş. Çünkü her kişiliğinden farklı tepkiler görüyoruz, çünkü farklı kişiliklere sahipler ve birbirinden çok farklılar aslında. 

Ay Savaşçısı olan kişiliği diğerlerine nazaran daha yeni bir kişilik olduğu için konuşmanın sonunda yok olup gidiyor. Taksici kimliği olan Jake Lockley ise Moon Knight kimliği ile orada olduğu için çok daha agresif, onu durdurmak için Marc'ın onunla dövüşmesi gerekiyor. Ama bunun aksine Steve Grant ne olduğundan habersiz bir şekilde kaçıp saklanmayı seçiyor, Marc ise onunla konuşup ikna ediyor ve yola kendisi olarak devam ediyor yani Marc Spector olarak.

Genel olarak ilk cildi okuduktan sonra seriden tek temennim bir sonraki ciltte temponun düşmemesi ve hikayenin aynı kalitede devam etmesiydi. Bu cilt bunu aksiyon konusunda yerine getiremesede hikaye olarak önceki tatları anımsattı. Her ciltte yüzde yüz aksiyon olacak diye bir durum zaten yok özellikle konu Moon Knight kadar psikolojik olarak önem taşıyan bir karakter ise. 

Bütün bunlar dahilinde Moon Knight gerçekten güzel bir seri olarak devam ediyor, umuyorum ki bundan sonraki ciltlerde de bu tempoyu sabitler ve hikaye akıcılığı azalmaz. 

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, bizleri İnstagram @cizgi_romanalemi adresinden takip edebilir ve yazılarımdan anında haberdar olabilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

4 Aralık 2019 Çarşamba

The Flash: Flash War Çizgi Roman İncelemesi - DC Universe



Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımda sizlere DC Comics tarafından yayınlanan ve yıllardır çok defa sorulmuş olan o soruyu cevaplayan çizgi romanı konuşacağız; hangi speedster daha hızlı, Wally West mi yoksa Barry Allen mı?

The Flash War diğer DC eventlerinin aksine ayrı bir cilt olarak basılmadı, zaten tam olarak bir event diyemeyiz ama önemli bir Flash hikayesi olduğu kesin. The Flash Rebirth (2018) Vol.8 adı altında basılan cilt The Flash War cildi olarak yer aldı ve hikaye bu ciltte anlatılıp son buldu. Açıkçası Flash ve diğer speedsterlar hakkında yeterli bilgiye sahipseniz öncesini okumanıza gerek olmadığını söyleyebilirim, dirket bu cildi bir eventmişçesine okuyabilirsiniz. Daha sonra da asıl event olan Heroes in Crisis hikayesine geçebilirsiniz, yakında onunda incelemesini sizler ile paylaşacağım.

Bu hikayenin genel DC takipçileri tarafından en büyük önemi gelmiş geçmiş en büyük iki Flash'ı karşı karşıya getirmesi, Barry Allen ve Wally West. İki karakterde çizgi roman tarihi boyunca The Flash olarak kahramanlık yapmış kişiler, ama asıl merak konusu hangisinin daha hızlı olduğu ve neden böyle bir yarışa tutuldukları. Hikaye aslında Wally ve Barry'nin yarışından çok daha önemli olaylar içeriyor, bu kesin. Peki bunlar kimin başının altından çıkıyor, Tabii ki de Reverse Flash'ın daha doğrusu Reverse Flashların. Eobard Thawne ve Hunter Zolomon tarafından tuzağa düşürülen kahramanlarımız amansız bir mücadeleye tutuşuyorlar.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Genel olarak hikayeyi özetlemek gerekirse Hunter Zolomon speedforce'dan kaçmayı başaran Wally West'e kaybettiği geçmişini gösterir yani Linda ile olan hayatı, çocukları Jai ve Irey ve daha sayısız olayları. Kaybettiği onca şeyi gördükten sonra Wally yıkılır, Hunter ise ona bunları geri getirebileceğini aslında çocuklarınında aynı onun gibi speedforce içinde kapana kısıldığını söyler. Onları kurtarmanın tek yolunun speedforce bariyerini yok etmek olduğunu söyler. Bu sırada olaya dahil olan Barry ve Wally bir reverse-flash'a güvenmemek gerektiği, speedforce bariyerini kırmanın çok tehlikeli olduğu ve zamanla oynamanın başka bir evrenin doğumuna yol açacağı hakkında tartışırlar. Bütün bunlar ise sonuçsuz kalır ve iki Flash arasında amansız bir mücadele başlar.

O kadar hızlı koşarlarki Dünya'nın iklimi zarar görür, önlerine çıkan her şey yerle bir olur. Hatta Justice League bile karşısında duramaz. Bütün bunlar sonucunda speedforce bariyeri kırılır ancak kimse açığa çıkmaz. Aslında bunun Hunter'ın şeytani planı olduğu, speedforce gibi diğer temel güç elementlerini ele geçirmeye çalıştığı anlaşılır ve bunu başarırda. Bunlar Strength ve  sage Force'dur. Ancak Wally hiperzamanda koşarak Hunter'ı durdurur bu sayede aslında Wally'nin Barry'den daha hızlı olduğunu kanıtlamış olur. Hatta Barry ona "Wally West you are the fastest man alive!" demiş ve onun hızlı olduğunu kabul etmiştir.

Hikayemizin sonunda Wally ailesinin varlığını tekrar anımsamış ve kaybettiklerinin acısı ile son savaşta kaçan Hunter'ın peşinden koşmuştur, ancak asla yakalayamamıştır. Flash ailesi ise güven problemleri ile birlikte neredeyse dağılmıştır. Wallace yani Kid-Flash Barry'nin evinden ayrılıp artık ona güvenmediğini söylemiştir. Bütün bunlar olurken aynı zamanda yıkılan Speedforce bariyeri yüzünden Strength, Sage ve Still Force tekrar evren ile bütün olmuştur. İleride karşımıza çıkacakları zaten kesin olan bu güçlere karşı savaşmak için Barry Justice League'i haberdar eder ve cildimiz Wally West'in hayatını alıntılayan Iris West'in hikayesi ile son bulur.

Genel olarak güzel bir hikaye ve anlatım biçimine sahip bir çizgi romandı, maalesef Rebirth Dönemi Flash hikayeleri bana çok basit ve kötü geliyordu bu hikaye ile biraz daha kendime geldim diyebilirim. Ancak bunun sebebi tabiiki de geçmişte çok güzel Flash hikayeleri ile karşılaşmış olmamızdandır. Ancak bu cilt hikaye açısından tamamlayıcı ve sürdürülebilir bir olay örgüsü yaratmış, birbirini tamamlayan ve uyum içinde yazılmış farklı hikayelerin yer aldığı çizgi romanların hastasıyız. Bu çizgi roman bunu biraz basit bir şekilde olsa da yansıtmış bence. Okunması ve seri olarak devam ettirilmesi gereken bir hikaye olduğunu düşündüm.

Ülkemizde henüz bu cilt basılmadığı için yabancı kaynaklardan bu cilde ulaşıp okuyabilirsiniz. Kendi fikirlerinizi ise yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

2 Aralık 2019 Pazartesi

Moon Knight: Zırdeli - Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi



Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımda sizlere Marmara Çizgi tarafından yayımlanmış olan Moon Knight serisinin ilk cildi olacak. Cilt 2016 yılında yayınlanmış olan Moon Knight #1-5 içeriyor, hikaye Jeff Lemire tarafından yazılmış ve tek kelime ile büyüleyici. Hikayenin çok yönlülüğü ve anlatım biçimi gerçekten diğer zamane çizgi romanları ile karşılaştırılınca açık fark ile öne çıkıyor. Aynı zamanda Moon Knight gibi bir karakter ile bu maceraları gözlemlemek çok daha farklı bir bakış açısı olmuş. 

Bu cilt başı ve sonu itibari ile hiçbir zaman çizgisini bozmuyor ve gizem algısını hep yukarıda tutuyor, bu Marmara Çizgi tarafından yayınlanmış başka bir çizgi romandan hatırladığım bir şeydi Mister Miracle tabii ki. Her sayfayı çevirdiğimde bir sonraki olayı merakla bekledim, ana kahramanımız gibi gerçek ile hayali birbirinden ayırt etmeye çalıştım ve gerçekten tatmin edici bir serüvendi. İkinci cildini daha okumadım ancak umarım bu tempoyu ayakta tutabilen bir hikayeyi okuruz. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Çizgi roman boyunca akli dengesi yerinde olmayan bir karakterin dünyasını görmek, bu dünya ile kendi normal dünyamızın arasındaki bağlantıları görmek çok güzel ve etkileyici bir anlatım metodu olmuş. Moon Knight karakteri her zaman akli sıkıntılar çekmiş bir karakterdi, gerekse çoklu kişiliği ve ikili yaşam tarzından Moon Knight'ın kişisel çatışmaları daha hararetli geçtiğini burda görmüş olduk. Hastanede ki güvenliklerin, doktorun ve polisin mısır mitolojisindeki karşılıklarını görmesi gerçekten çok etkileyiciydi. Daha da ilginç ve güzel olan ise bunu maske takılı iken yapabilmesi, yani maskenin ona verdiği görüş olmadan, Moon Knight kimliğine bürünmeden onları sadece bir insan olarak görmesiydi. 

Bütün bu deliliğin ardında ise kişisel sorunlarının yanı sıra ruhunu adadığı ve inandığı tanrının Khonshu'nu ihaneti ve zihnini ele geçirme çabası Moon Knight'ın gerçeklik algısının daha da bozulmasına yol açıyor. Neyse ki her süper kahramanın yapması gerektiği gibi o da pes etmeden, boyunduruğa girmeden kendini özgür kılacağına inanarak piramitin tepesinden aşağı atlıyor. Bu da onun ölmesine yol açıyor, ancak kendi rüyanında ölürseniz ne olur?

Gerçeklikte uyanırsınız tabii. Yani en azından şu an öyle sanıyoruz. Sayfaları çevirdikçe heyecanımızı arttıran bu ilginç hikaye kahramanımızın yatağında hışımla uyanışı ile son buluyor. Yanında Marlene, New York'da bir gökdelen odasında. Ve kendisine söylenilen ad ise Steven Grant yani Moon Knight'ın bir diğer adı. Devamında neler olacağı ise cilt 2'nin konusu oluyor.

Bütün bunlar dahilinde Moon Knight güzel anlatımı ve yorumları ile kalbimde çok güzel bir yere sahip oluyor. Hikaye ve anlatım bakımından farkını gösteren, güzelliğini kanıtlayan çizgi romanların hastasıyız, bu kesin.

Küçük bir duyuru ile bu yazımı sonlandırmak isterim; İnstagram adlı sosyal medya kuruluşunda artık bizim de bir sayfamız bulunmakta kullanıcı adımız ise @cizgi_romanalemi. Bu yazımızı orda bulunan sevgili takipçilerimiz seçtiler, her hafta belli olmayan günlerde sizlerin istek ve ilgilerine göre yazılar yayınlamaya karar verdik. Sizler de bizi İnstagram'da takip edip anketlere katılarak bir sonraki yazının konusunu seçebilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

26 Kasım 2019 Salı

X-Men Dark Phoenix SAGA Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Marmara Çizgi tarafından yayınlanmış olan X-Men: Dark Phoenix SAGA adlı çizgi roman olacak. X-Men odaklı olan bu hikayemiz aynı X-Men: Mutant Genesis gibi retro basım bir cilt, içerisinde ise X-Men #129-138 arası sayılar bulunuyor.

Hikayemiz Jean Grey odaklı bir hikaye ve kendisinin Dark Phoenix'e dönüşme sürecini anlatan bir çizgi roman. Tabii ki sonda hikayemiz bir sona bağlanıyor, ucu açık bir noktada bırakılmıyor ancak çizgi romanın yarısına kadar aslında Jean Grey'in nasıl karanlık tarafı olan Dark Phoenix'e yavaş yavaş teslim olduğunu görüyoruz. Bunu sağlayan en büyük etmenlerden biri ise Hellfire adı verilen kötüler cemiyeti. Zengin ve refah seviyesi yüksek insanlar tarafından kurulan bu toplum içerisinde gizlice organize olmuş mutantların Jean Grey ve onun psikolojik limitlerini nasıl zorlayıp içindeki karanlık tarafı dışa vurdurduğunu açıkça görüyoruz.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Genel olarak hikaye sağlam ve düzenli bir akışa sahip, sadece belli olayların yaşanmasından sonra onların sebep olduğu durumları görmüyoruz. Birden fazla olayın sonuçları ilerleyen bir hikayede sona biriktirilmiş, güzel bir anlatım şekli eski çizgi romanlarda çok görmediğimiz bir olaydır bu aslında. Genelde 80 ve 90'ların çizgi romanlarında olaylar olur, sonuçları olur ve ondan sonra bu örgü devam eder. Bu çizgi romanda ise birden fazla mücadele ve olay atlatan karakterlerimiz bütün bu yaşananların bedelini birikmiş bir şekilde ödüyor, yaşanan diğer olaylar ise birbirini doğuruyor. Bu güzel bir anlatım biçimi, genel olarak günümüz çizgi romanları da bu temelde gider bütün New Avengers serisi boyunca birden fazla olayla uğraşılır melesa, sonunda ise bütün bu olaylar bir Event olaya bağlanır, bu bağlamda çizgi roman gayet başarılı. 

Hikayede dikkatimi çeken ve beğenmediğim noktalardan biri sürekli Professor X'in Jean'nin zihnine yama yapmasıydı. Yani bir çizgi roman boyunca 10 defa zihnine girdin ve işe yaramıyor işte demek geldi içimden. Sürekli Dark Phoenix'i baskılayacağım, onu Jean'nin zihninden atacağım diyerek ve bunu başaramayarak Professor X gibi bir karakteri yüz üstü bırakmışlar. Kendisi zaten çizgi roman boyunca nedense hiç bir işin ucundan tutmadı hatta bazı zamanlar biraz köstek bile oldu diyebiliriz. Ancak bunun yazarın suçu olduğunu düşünüyorum çünkü Professor X'in kişiliğine uymayan bazı olaylar söz konusuydu. Professor X'in Cyclops'un X-Men'e liderlik edişini kıskanması vs çok gereksiz ve saçma bir drama unsuru olmuş, yazık dedirtti. 

Hellfire Club ise güzel işlenmişti, hikayede ki yerleri önemliydi ve gereksiz bir rekabet oluşturmadılar. Kahramanlarımızı zorlayan bir mücadelenin yanı sıra Jean Grey'in Dark Phoenix'e dönüşmesinde çok önemli bir rol oynadılar. Gereksiz karakter kullanımını önleme konusunda başarılı olmuş. Ancak Moira Mactaggert ve Banshee karakterleri çok gereksizdi, hikayede hiçbir vasıfları yoktu. Angel karakteri bile neredeyse hiçbir şey yapmadı ama en azından kostümünü giymeye zahmetmişti. Bu gereksiz karakterleri önemli olayları açıklamakta kullanmaları da çok hoşuma gitmedi açıkçası ama eski çizgi romanların anlatım biçimi bu şekilde, karakterlerin bile sürekli kendi kendine düşünmesi bir yerden sonra bırak onu da ben kendim anlayayım dedirtiyor. 

Çizgi romanın son kısımlarına gelindiğinde ise Jean'nin kendini feda ettiğine tanıklık ediyoruz. Bence bir X-Men olarak kendini feda etmesi en muhtemel sonlardan biriydi. Kendisi zaten Phoenix gücüne sahip, evrendeki en yıkıcı ve kudretli güçlerden birine, yani gerçekten ölmesi olanaksız, yakında geri gelir dedim içimden Jean ölünce. Watcher'ın da dediği gibi kendisi bir tanrı olarak yaşamaktansa bir X-Men olarak ölmeyi seçti. 

Bütün bunlar dahilinde X-Men: Dark Phoenix Saga, Mutant Genesis hikayesine nazaran daha günümüz çizgi roman hikayesine benzer bir yapıya sahip. Daha akıcı ve açıkçası daha ilginç bir hikayeye sahip. Okunmasını tavsiye ederim çünkü Phoenix önemli bir karakter ve Marvel hikayelerinde çokça karşımıza çıkıyor, hakkında fikir sahibi olmanızı sağlayabilir. 

X-Men: Dark Phoenix SAGA çizgi romanına puanım: 8/10

Umarım yazıdan ve fikirlerimden memnun kalmışsınızdır, fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. 

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

19 Kasım 2019 Salı

Mister Miracle - Cilt 2 Çizgi Roman İncelemesi - DC Universe



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımda sizlere önceden de bahsettiğim ve severek okuduğum Mister Miracle serisinin 2. cildinden bahsedeceğim. Bir önceki cilt gerçek anlamda bir çizgi romandan beklediğim her şeyi karşılıyordu. Hikaye, çizimler, karakterlerin kişilik özellikleri ve hikayenin anlatımı olağanüstüydü. Umutlarım boşa çıkmadı ve devamıda aynı güzellik ile devam etti. Açıkçası çizgi roman hikayelerinde bu gerçekten zor bir şey. Başladığın hikayeyi aynı tempoda tutabilmek, çizgiyi bozmadan devam edebilmek... Tom King Mister Miracle'da bunu başarmış, eline sağlık. Marmara Çizgi'de sağolsun bizlere çevirisini sunmuş, bize de okuması düşer. 

Eğer çizgi romanı okumadıysanız hemen alıp okumanızı tavsiye ediyorum, iki cildini de. Bunun dışında ilk cildin inceleme yazısını okumak için ise buraya tıklayabilirsiniz. 

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


En son cilt 1'de Scott ve Barda Orion ile yüzleşmek için saraya gizlice girmiş ve kral odasına ulaşmışlardı. Orada ise Orion'nun ölü bedeni ile karşılaşmışlardı bunu yapan ise kötülük tanrısı, Alpocolips'in lordu Darkseid. Aynı zamanda Barda'nın hamile olduğunu da öğrenmiştik. 2. Cildimiz ise Barda'nın doğum yapması ile başlıyor. 

Scott ve Barda gerçekten çizgi romanlarda sevdiğim çiftlerden, çocuklarının olması ise çok tatlı bir olay olmuş. Bebeğe bakmak için ise aynı anda ikisinin birden savaşa gitmemesi ve sırayla bakmaları çok tatlı olmuş. Funky Flashman ise gerçekten Stan Lee çakmalığı ile eğlence unsurunu taşıyor, Excelsior!

Asıl çizgi romanın olayı ise barış antlaşmasının şartlarında; Darkseid torunu Jacob Free'nin velayetini istiyor! Ancak Darkseid'in unuttuğu bir şey var, karşısındaki kişi Scott Free, Mister Miracle, kaçış ustası. Tabiki de Mister Miracle çocuğunun hayatını riske atmadan barış elde etmenin bir yolunu buldu. Büyükanne Goodness'ın söylediği gibi "Darkseid sadece oğlu tarafından öldürülebilir".

Scott Free'nin Orion'nun etinden bir hançer yapması ve Darkseid'i öldürmesi, yani Darkseid'i oğlu ile öldürmesi bence çok güzel bir ayrıntı, güzel bir toparlama olmuş. Sonda ise Metron yani Bilgi Tanrısı'nın ortaya çıkması bakalım nelere yol açacak.

Sonda Free ailesine yeni bir üye katılması, bir kız çocuğunun doğumu çok sevindirici bir gelişme olmuş. Scott ve Barda'nın mutlu olarak bu cildi bitirmesi, çocukları ile aile saadeti çekmesi çok hoşuma gitti. Umarım Scott üzerindeki anti-life equation etkisi kendi çapında yaptığı geçmiş ile yüzleşme seansından sonra biter. Hüzünlü bir sahneydi, özellikle Oberon ile olan veda güzeldi.

Açıkçası puan verme ihtiyacı hissetmiyorum. Okuyun, okutun! Böyle güzel çizgi romanları okumak bence çizgi roman geeklerinin boynunun borcudur. 

Umarım yazı hoşunuza gitmiştir, fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. 

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

18 Kasım 2019 Pazartesi

Çizgi Roman Koleksiyonum - 20. Yüzyıl'dan Kalmalar - Part 2



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu kendi kütüphanemde bulundurduğum bazı fasiküller hakkında olacak. Bu gibi bir yazıyı daha önceden sizler ile paylaşmıştım ve 3D Lenticular Kapağa sahip bazı çizgi romanlarımı paylaşmıştım. Bu sefer ise elimde bulunan en eski bir kaç fasikülden bahsedeceğim. En pahalı ürünler olmadıkları kesin ancak benim ile yaşıt sayılırlar. DC Universe adı altında çıkan The Flash çizgi romanlarımı sizler ile paylaşacağım bugün. Geçmeden önce unutmayın ki o zamanlar Flash karakteri Barry Allen değil Wall West'ti. Kendisi benim favori Flash'ımdır.  Şimdi sırayla çizgi romanlarımızı görelim. 

The Flash #109 (Jan 1996)


Dead Heat! 2 of 6
Bu Flash fasikülü Dead Heat! adlı flash event'inin 2. fasikülü yani 6'dan ikincisi. 1996 Ocak basımı olan çizgi roman 23 yaşında. Dead Heat event'i ise Savitar'ın speedforce'u ele geçirmeye çalışmasını anlatan bir hikaye.


The Flash #137 (May 1998) ve The Flash #138 (Jun 1998)



Bu Flash fasikülleri ise başka bir event olan The Human Race'e aitler. 1998 Yılının mayıs ve haziran aylarında basılan fasiküller event'in 2 ve 3. sayıları. Elimde malesef 1. sayısı bulunmuyor (#136). Bu Event ile Flash bir kez daha yaşayan en hızlı insan olduğunu gösteriyor. 



 The Flash #157 (Feb 2000)


Bu fasikül ise Linda Park yani Wally West'in eşinin ölümünü anlatan hikayeyi içeriyor. 1998 yılında başka bir hikayede ölen Linda bu hikayede 2000 yılının şubat ayında basılan bu fasikülde tekrardan ölüm ile yüz yüze geliyor. 


Bu yazımda sizlere sahip olduğum bazı fasikülleri göstermek ve ufak bilgiler vermek istedim. Genel olarak hikayesi veya görüntüsü hoşuma giden fasikülleri toplamayı severim. Bu fasikülleri almamım sebebi The Flash hakkında olmaları, ucuz ve eski olmalarıydı. 2-3 sene önce 5Tl civarı bir paraya almıştım adedini. Ancak güncel fiyatları hakkında zerre fikrim yok. Ama nedense çok severim bu fasikülleri, iki tanesi benimle yaşıtlar, bu yüzden onları saklamaya karar vermiştim. 

Umarım yazı hoşunuza gitmiştir, fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın. 

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

Mister Miracle - Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi - DC Universe



Merhaba sevgili okur! 

Bugün yazımda sizlere yakın dönemde basılmış en iyi çizgi romanlardan birinden bahsedeceğim. Marmara Çizgi tarafından basılmış olan Mister Miracle serisi. Gerçekten çizimi ile, hikayesi ile müthişlik derecesine ulaşmış bir çizgi roman. Tom King'in yazmış olduğu, Mitch Gerads tarafından çizilip renklendirilmiş olan çizgi romanımız hikayesinin ve anlatımın yanı sıra farklı çizimi ile dikkat çekiyor. Elinize aldığınız zaman bir iki sayfa çevirip incelerseniz demek istediğimi anlarsınız. Tom King'in yazdığı bir çok çizgi roman aslında karşımıza çevrilmiş olarak çıkıyor; yeni çıkan Vision çizgi romanı, Rebirth Batman ve en iyilerinden Heroes in Crisis crossover event'i. 

Çizgi romanımız Scott Free yani Mister Miracle'ın origin hikayesi ile başlıyor. Başlangıç için çok uygun olmuş bence; her ne kadar karakteri bir çok kişi bilsede bir o kadar da hikayesini bilmeyenler var. İlk cilde güzel bir başlangıç olmuş. Scott ve Barda arasındaki ilişkinin çok güzel işlendiğine inanıyorum; ikisininde acı ve dehşet dolu çocukluğu onları bağlayan tek etmen olarak hatırlatılmamış çizgi roman boyunca. Sevgilerine de yer verilmiş, bu çok güzel bir ayrıntı bence. Çünkü New 52 dönemi boyunca Superman ve Wonder Woman ilişkisinin ortak yönü ikisininde insan olmaması, uzaylı olmasıydı. Birbirlerini seviyorlar tamam ama sevgiyi göremedik bence; Mister Miracle bunu yapmış. Barda ile olan ilişkisini güzel yansıtmışlar.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçerir!



Çizgi roman içerisinde twist içeren yani olay örgüsünü kökünden değiştirip şaşırmamıza sebep olan birçok olay gerçekleşiyor. Büyükanne Goodness'ın Scott'a söyledikleri. Orion'ın onu hainlikle yargılaması ve aslında Scott'ın Anti-Life equation yani anti yaşam denleminin zihninde yaralar açmış olması, hayallerin ve depresyonun sebebi bu olsa gerek. 

Bütün çizgi roman aksiyon ve psikoloji üstüne kurulmuş ki benim en sevdiğim çizgi roman türüdür. Tom King zaten bu konuda usta bir yazar Heroes in Crisis bunun büyük bir örneği. Umarım seri psikoloji, gizem ve aksiyonun bir karması olarak devam eder.

Sonunda yaşananlar ise ikinci cildi heyecanla bekleten olaylar yaşandı. Barda'nın hamile olması ve Orion'nun taht odasına giren Mister Miracle'ın Darkseid ile karşılaşması bir sonraki cildi hemen sipariş etmeme neler oldu. Merak etmeden duramıyorum. Özellikle çizimi ve hikayesi bu kadar dengeli, bu kadar iyi bir şekilde giderken seriye devam etmemek akıl işi değil. 

Mister Miracle çizgi romanına puanım: 10/10

Umarım seri böyle devam eder. Siz de görüşlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.

Devamını Oku »

13 Kasım 2019 Çarşamba

X-Men: Mutant Genesis Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımın konusu Marmara Çizgi tarafından tarafından basılmış olan X-Men: Mutant Genesis adlı çizgi roman. Stan Lee tarafından 90'lı yıllarda yazılmış Mutant Genesis ve Omega Red hikayelerini içeren güzel bir cilt olmuş içerisinde X-Men #1-7 bulunuyor. Retro basım bir cilt olması ile dikkat çeken bir cilt.

Hikayemiz X-Men ekibinden çok Magneto odaklı bir hikaye. Magneto'nun inzivaya çekildiği ve Dünya yörüngesinde bulunan Asteroid M adlı kendi ülkesinde yaşadığı dönemde geçiyor. Bu dönemde Magneto emeklilik döneminde diyebiliriz, Dünya ile ilişiğini kesmiş ve mutant üstünlüğü davasına ara vermiş durumdadır. Bir gün Asteroid M'ye gelen mutant kozmonotlar Magneto'ya tekrar davasına dönmesini isterler ve ona bağlılık yemini ederler. Bu olaylardan sonra Magneto tekrardan mutant ırkının koruyucusu rolünü üstlenmeye devam eder.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Magneto ve onun mutant haklarını savunma şekli her zaman X-Men'e nazaran daha sert ve kesin olmuştur. Bu çizgi romanda kendisini çok fazla aksiyon içinde görmediğimizi düşünüyorum açıkçası, en azından insanlara karşı. Biraz daha aktif bir Magneto görmek isterdim açıkçası ancak hikayenin uzunluğuna göre olaylar gene de gayet iyi yedirilmiş.

Bunun dışında Magneto'nun yanına gidip ona bağlılıklarını sunan mutantların aslında ona ihanet etmesi yerine keşke Magneto ile yeni bir ekip oluşturmasalardı, bence çok daha iyi olurdu. Ekip şeklinde görmek isterdim. Ama zaten hikayenin sonunda Magneto patlamanın içinde kaldığı için maceralarının çokta uzun sürmeyeceğini anladık. Üzücü bir sondu ancak Professor X'in Magneto'nun son sözlerini bize aktarması güzel bir veda gibiydi. Ancak Magneto'nun gerçekten ölmesi olası gelmedi bana kendisi o patlamadan kurtulma potansiyeline gayet sahip bir mutant. 

Çizgi roman boyunca güzel aksiyon sahneleri vardı, tempo kolay düşmediği için hikayeyi takip etmek güzeldi. İkinci hikaye olan Omega Red de aynı şekilde daha çok aksiyon odaklı bir hikayeydi. 

Çizgi romanın en sevdiğim özelliği kesinlikle çizimlerdi, özellikle hikaye bölümlerini arasına konmuş nostalji çizimler, variant kapaklar gerçekten çok güzeldi. Bitirdikten sonra çizgi romanı tekrar tekrar dönüp baktım hatta hoşuma giden bir iki çizimi internetten buldum ve güzel çizimleri depoladığım çizgi roman arşivime yerleştirdim. 

Bütün bunlar dahilinde X-Men: Mutant Genesis çizgi romanı akıcı hikayesi ve aksiyonu güzel işlenmiş bir çizgi roman. Eski tip çizimler hoşunuza gidiyorsa okumanızı tavsiye ederim, klasik bir X-Men hikayesine retro çizimlerle eşlik ediyor. 

X-Men: Mutant Genesis çizgi romanına puanım: 7/10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.


Devamını Oku »

12 Kasım 2019 Salı

Marvel Çizgi Roman Okuma Sırası - All-New All-Different Dönemi - Part 2



Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımın konusu yeni çıkan Marvel, All-New All-Different Dönemine ait olan çizgi romanlar ın okunması sırasının 2. Part'ı olacak. Bu kısmı okumadan önce ilk partı ziyaret etmeyi unutmayın; buradan ulaşabilirsiniz.

En son Uncanny Inhumans 2: Sessiz Oda adlı cildi okumuştuk. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim;


  • İç Savaş II
İç Savaş II serinin ikinci Event'i olarak karşımıza çıkıyor. Daha türkçesi basılmadan önce ayrıntılı bir okuma listesi ile bütün Civil War II eventlerini nasıl okuyabileceğinizi anlatmıştım buradan ulaşabilirsiniz. 

  • All-New All-Different Avengers 3: İç Savaş II
  • Uncanny Avengers Birlik 3: İç Savaş II
  • Uncanny Inhumans 3: İç Savaş II
Bu çizgi romanları okuduktan sonra eş zamanlı okumanız gereken çizgi romanlar geliyor. Bunlar sırası ile;

  • Avengers Zincirsiz 1: Birinci Kang Savaşı
  • Champions 1: Dünyayı Değiştir
  • Uncanny Avengers Birlik 4: Red Skull
  • X'in Ölümü
  • Inhumans vs X-Men
  • Uncanny Inhumans 4: IVX
Bütün bu çizgi romanları okuduktan sonra sırada yeni bir event geliyor. Secret Empire... Ancak şimdilik okuma sıramıza ara verelim.  

Bu yazımda sizlere Marvel, All-New All-Different dönemi çizgi roman okuma sırasının 2. Partını sizlere anlatım. Aynı zamanda önceden yazmış olduğum Civil War II okuma sırası bu döneme ait olup, onu da araya sıkıştırarak Civil War II ile aynı anda okuyabilirsiniz.

Umarım yazımdan memnun kalmışsınızdır, bir sonraki yazımda görüşmek üzere esenlikler.

Devamını Oku »

7 Kasım 2019 Perşembe

Annihilation Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi - Marvel


Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Marvel evreninin en büyük eventlerinden biri olan Annihilation olacak. 3 cilt şeklinde Gerekli Şeyler tarafından basılan Annihilation daha çok uzay maceraları seven kitleye hitap eden bir çizgi roman. Hikayemizin ana karakterleri de anlatılan hikaye tipine göre daha çok uzaya hitap eden karakterler Destroyer Drax ve Nova aynı zamanda yan karakterler olarak Quasar, Ronan, Super-Skrull ve Thanos'u görüyoruz. Galaksiyi savunmaya çalışan kahramanlarımızın karşısında ise Negatif Bölgeden gelen  kral Annihilus var, ve bizim boyutumuza savaş açmış durumda. Nova ve bir avuç kahraman ise kendi boyutlarını korumak üzere Annihilus'un ordularına karşı savaşmaya başlar. Eğer uzayda geçen maceralara düşkünseniz okumanızı öneririm, üç cildin tamamı Gerekli Şeyler tarafından basılmış durumda.

Nova güncel çizgi romanlarda görmeyi sevdiğim bir karakter ancak bu çizgi romanda ki Nova farklı biri. Güncel çizgi romanlarda Nova, Samuel Alexander adında bir genç. Ancak Annihilation çizgi romanı çok daha öncelerde geçiyor. Bu çizgi romanda Nova ise Richard Rider.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Çizgi romanın başlangıç kısmından bahsedecek olursak bence biraz sıkıcıydı. Drax'ın Dünya'ya gelme olayları, kasabada olanlar ve hikayeye katılan kız çocuğu bence çok ilgi çekici değildi. Açılış için daha aksiyon dolu şeyler düşünülebilirdi. Ben sıkıcı buldum ve hikaye eğer birkaç bölüm daha bu şekilde ilerleseydi çizgi romanı okumayı bırakacaktım, iyi ki öyle olmadı. 

İş uzaya yani Nova Corps'a doğru yaklaştığında çizgi roman tekrar temposunu kazanıyor. Ancak kazanılan temponunda bir bedeli olur misali Annihilation Dalgası bütün Nova Corps'u yok ediyor. Geriye bir tek Dünyalı Richard Rider kalıyor. Kendisi de Worldmind ile birleşip en güçlü Nova Corp seviyesine ulaşıyor. Tabiki böyle bir güç ile birleşmek onun sınırlarını zorlamasına yol açıyor, gücü kontrol etmekte zorlansa da üstesinden geliyor. Drax'ında yardımları ile diyebiliriz. 

Quasar karakterinin çizgi romana giriş yapma şekli çok güzel olmuş. Uzayda başka kahramanlarında çalıştığı, yardım etmek için onlarında etrafta olduğunu hatırlatan bir detay olmuş. Eğer direkt 'bir problem var, ben de yardıma geldim' şeklinde olsaydı 'senin işin gücün yok mu ki buraya yardıma geliyorsun demek ki bunlardan önce bu adam yatıyormuş' derdim. Hikaye içine yedirilmiş karakter girişlerine hayranımdır, bu basit bir örneği tabiki çok da övmeme gerek yok ama olduğu kadar. Kendisinin ise aramızdan çabucak ayrılması beni üzdü, biraz daha dayanıklı bir karakter olmasını isterdim ama zaten Quasar'ın güçlerinin kaynağı Kuantum Bileklikleri. Haliyle onlar gidince geriye pek bir şey kalmıyor.

Bütün bunlar dahilinde Annihilation Cilt1 serinin giriş çizgi romanı olarak biraz sıkıcı, ileri sayfalarda toparlanan bir hikayeye sahip. Ancak kendisi zaten uzun bir hikaye 3 cilt kadar, bu yüzden ilk cildin yarısını pilot bölüm gibi düşünmek gerek. Bu sebepten okunur bir cilt olmuş. 

Annihilation Cilt 1 çizgi romanına puanım: 7/10

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir. Kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

4 Kasım 2019 Pazartesi

Fantastic Four Tam Koleksiyon - Cilt 1 Çizgi Roman İncelemesi - Marvel



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu Arkabahçe Yayınevi tarafından derlenmiş olan Fantastik Dörtlü Cilt 1 Tam Koleksiyon çizgi romanı olacak. Jonathan Hickman tarafından yazılmış olan çizgi romanların derlendiği gerçekten güzel bir derleme olmuş. İçerisinde birden fazla çizgi roman serisinden toplanmış sayılar bulunmakta bunlar; Dark Reign: Fantastic Four #1-5, Fantastic Four #570-578 ve Dark Reign: The Cabal çizgi romanları bulunmakta. Genel zaman çizgisinde bunlar Secret Invasion ve Fears It Self eventleri arasında gerçekleşen olaylar. Aynı zamanda Reed Richards'ın evrende yanlış bir şeyler olduğunu fark edip harekete geçtiği zamanlar. Bu da bizim Secret Wars'a doğru giden maceramızın ilk adımlarından oluyor. 

Fantastik Dörtlü gerçekten okumayı özlediğim tipte bir hikayeye ve yapıya sahip; aile bağlarının bu kadar güçlü olduğu, temelli bir süper kahraman grubunun hikayelerine konuk olmayalı çok olmuştu. Fantastik Dörtlü'nün zaten Marvel tarihindeki önemi yadsınamaz bir gerçek. Okumaktan zevk alınan çizgi romanlardan biri, her ne kadar geç basılmış olsa da.  

Burdan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Çizgi romanın başlangıcı Fantastik Dörtlü ekibinin Baxter Binası'na geri taşınması ile açılış yapıyor. Gizli İstila sonrası yaşananların etkisinin çok taze olduğunu görüyoruz ve Reed Richards'ın yaşananlar hakkında hala bazı soruları olduğunu, bir sıkıntı olduğunu fark ettiğini görüyoruz. Ki kendisi Marvel evreninin en zeki karakteri, şüphesiz. Hala bunu inkar eden çizgi roman okuyucuları var ise kendilerine hayatta başarılar diliyorum. Bu çizgi romanın zaten can alıcı noktalarından biri bu; Reed Richards'ın aslında sorunu çözebilecek kadar zeki olan tek kişi olması.

Çizgi roman boyunca paralel evrenlerde bir çok olasılığı gözden geçirmek ve geçmişte oluşan problemlerin nedenlerini sorgulama işi gerçekten çok güzel gösterilmiş. Ben, Susan ve Johnny'nin kazara bu maceralara ortak olması ise eğlenceli olmuş. Bu olaylar olurken gerçekleşen bir başka önemli şey ise Franklin'nin Osborn'u omzundan oyuncak bir silah ile gerçekten vurması. Cildi okuduktan sonra gördüğünüz üzere Franklin gerçekten babasının bile algısının ötesinde süper güçlere sahip, (mini spoiler: ileride kendisine ait bir Galactus'u bile oluyor) çok güçlü bir mutant olduğunu anlarsınız. Çizgi roman akışında zaten kendisinin büyük halini çok kısa bir süreliğine görüyoruz ailesinin bütün üyelerini durduracak kadar güçlü. 

Bütün bunlar dahilinde Fantastik Dörtlü'nün türkçeye çevrilmesi çok güzel bir gelişme, Marvel tarihinin bu kadar önemli bir serisinin geç çevrilmesi ise üzücü. Umarım yakın zamanda devamını okuyabileceğimiz devamlı bir serisi olur. 

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, yorum kısmında fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 
Devamını Oku »

3 Kasım 2019 Pazar

DC Rebirth Dönemine Doğru: Titan Avı İncelemesi - DC Rebirth



Merhaba sevgili okur!

Bugünkü yazımın konusu tekrar Rebirth'e Doğru başlığı altında basılmış bir çizgi roman olacak; Titans Hunt yani Titan Avı. Rebirth evrenine geçişten bir çok kahramanın etkilendiği hatta bazılarının bedelini hayatları ile ödedikleri bir gerçek. Bundan etkilenen bir karakter daha var ki kendisi DC Comics'in altın çağlarında Flash rolüne bürünmüş, yaşayan en hızlı adam olan Wally West. Kendisi Rebirth evrenine geçişte gerçeklikten silinmiş bütün arkdaşları ve Dünya tarafından unutulmuştu. DC Rebirth Özel Edisyon'u okuyanlar kendisinin ağzından başına gelenleri okuyabilir.

Wally West'in kaybolmasının yanı sıra bütün Titans ekibinin durumundan bahseden ve benim gerçekten okurken çok eğlendiğim, hemen Rebirth Titans'ın ilk 2 cildini sipariş vermemi sağladı. Okumaktan kendimi alamadığım müthiş hikayesi ile Titans kesinlikle okunması ve bu cilt ile başlangıç yapılması gereken bir seri.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


Titan Avı çizgi romanı bütün Titans ekibinin Rebirth evreninde ki durumunu çok iyi özetlemiş ve hikayeye yedirmiş bir çizgi roman. Diğer uzun yan karakter hikayelerinin aksine, Suicide Squad gibi hiç sevemem, bu cilt akıcı ve güzel bir hikaye ile devam ediyor. Tabii ki en sonda bulunan "Titan Avı'nın Sahne Arkası" bölümü çok hoşuma gitti. Çünkü Wally'nin aslında bütün hikaye boyunca Titans ekibini yalnız bırakmadığı ve onların yanında olduğunu gösteriyor. Gördüğüm zaman çok hoşuma gitmişti. Aynı zamanda bu cildin sonuna Titans #1 'in önizlemesi çok hoşuma gitti, bir sonraki cilt için merak uyandırıyor. İnsanı hikayenin devamını okumaya iteliyor, çok güzel bir izlenim bırakıyor.

Ana Titans ekibinin birbirini unutmamasına rağmen uyumlarını kaybetmemiş olmaları ve birbirlerine olan yakınlıklarını hissetmek çizgi romanı okurken beni çok memnun etti. Beklentimi bu yönden gerçekten karşıladı. Karakterlerin kişiliklerini çok kısa özetlicek şekilde kısa olaylar yaşanması bizim karakterler hakkındaki bilgilerimizi tazeledi, bu da gayet önemli bir özellik ilk cilt için. 

Bütün bunlar dahilinde Titan Avı gerçekten güzel başlangıç yapan bir serinin ürünüdür, okunması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de serinin devamının bu cilt düzeyinde devam etmesi açıkçası seri için tek temennim. Bu oluşan beklentim ise güzel hikayeler içine yedirilmiş, karakterleri güzel yansıtılmış bir kahramanlar ekibine hasret kaldığımızı gösteriyor. Titans umarım bu ihtiyacımızı karşılar. 

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

DC Rebirth Dönemine Doğru: Superman'nin Son Günleri İncelemesi - DC Rebirth


Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımın konusu Rebirth evrenine giriş yaparken okunması gereken bir başka çizgi roman olacak, Superman: Superman'in Son Günleri, Rebirth'e Doğru. New 52 evreninin Superman'i malesef bizlere veda ediyor. Yaşadığı travma ve yaralanmalardan dolayı iyileşemeyeceği kadar yaralanan Superman malesef ölüm döşeğindedir. Son zamanlarını ise boş geçirmek isteyen Superman mirasının doğru kişilere bırakıldığından emin olmak ister.

Rebirth evreni ve Superman için çok önemli bir cilt olmakla birlikte aramıza yeni katılan Pre 52 Superman'ini de tanımamıza yardımcı oluyor. Daha da önemlisi aramıza katılan yeni Superman'in diğer kahramanlar ile tanışmasını da sağlıyor. 

Buradan Sonrası Kişisel Görüş ve Spoiler İçermektedir!


Çizgi roman genel olarak New 52 Superman'in bir vedası olarak yazılmış ve gerçekten okurken hiç hoşuma gitmeyen bir New 52 Superman'i için gayet iyi bir veda olmuş. Ben genel olarak Superman karakterini çok sevmem, Kingdom Come hariç, New 52'yi okuduğum zamanda haliyle çok sevmemiştim ancak kendisine böyle bir veda planlanması hoşuma gitti. Özellikle son sahnede yaşanan olay benim aşırı hoşuma gitti. New 52 Superman'in diğer Pre 52 Superman'e güvenmesi ve ona "Dünya'nın sana ihtiyacı olacak." demesi hoşuma gitti çünkü Superman karakteri genel olarak umut ve güven üzerine kurulmuştur. Savaş sırasında ona yardım eden, paralel evrenden gelen yaşlı haline güvenmesi Superman için çok doğal bir hareket.

Aslında bu cilt boyunca Wonder woman ve Batman gibi Supergirl'den de aktiflik beklerdim. Kendisi Superman'in kuzeni olduğu için biraz çabalaması hoş olurdu. Her ne kadar Pre 52 Superman'in girişi için hazırlanmış ciltlerden biri olsada Supergirl'ü bu kadar çekinik görmek hoş olmadı ne de olsa onlar kuzenler ve bir birlerine daha kenetlenmiş olmalarını isterdim. Batman ve Wonder Woman'in ise diğer League karakterlerinden daha Superman'e bağlı olması eski Trinity gücünü ve dostluğunu yansıtmış, bu da çizgi romanlarda görmek istediğimiz hoş bir durum. 

Bütün bunlar dahilinde Rebirth'e giriş için güzel bir cilt olmuş, DC'nin bazı şeyleri biraz daha ileride açıklığa kavuşturacağı kesin. Yeni Superman'nin ekip ile tanışması ve güvenlerini kazanması gibi, ancak bunlar tabiki de ileride Justice League ciltlerinde olmasını beklediğimiz olaylar. Umarım bunlara değinmekten çekinmezler, tekrar tanışma faslına girmek bu durum için yanlış olmaz ne de olsa karşımızda başka bir Superman bulunuyor ve Batman'in ona güvenmesi zaman alacaktır, tekrar.

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, fikirlerinizi yorumlar kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.
Devamını Oku »

DC Rebirth Dönemine Doğru: Superman: Lois & Clark İncelemesi - DC Rebirth



Merhaba sevgili okuyucu!


Bugünkü yazımın konusu Dc Comics'in Rebirth evrenine giriş için yayınladığı bir çizgi roman; Superman: Lois & Clark Rebirth'e Doğru. Bildiğiniz üzere New 52 evreni günümüzde son buldu ve Dc hikayeleri Rebirth evreni adı altında devam ediyor. Hikayemizin ana karakterleri isminizden de anladığınız üzere Superman ve Lois Lane, ancak hangi Superman, hangi Lois Lane? İşte asıl soru bu!

Dc New 52 evrenine ait olan çizgi romanları okuduysanız ve Rebirth evrenine geçiş yapmaya hazırsanız DC Rebirth Özel Edisyon cildinden sonra okumanız gereken ilk çizgi romanlardan biri. Pre 52 yani New 52 öncesi Superman'e neler olduğunun açıklandığı bir çizgi roman ve güncel evren Rebirth için çok önem arz ediyor. Eğer Rebirth okumaya başlarsanız sakın bu çizgi romanı es geçmeyin.

Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!

Superman: Lois & Clark; New 52 öncesi Superman ve Lois Lane'nin hayatını çok iyi bir şekilde anlatıyor. Bildiğiniz üzere yıllar önce DC'nin ortalığı ayağa kaldıran ve bütün DC Multiverse anlayışımızı değiştiren bir olay yaşanmıştı; Crisis on Infinite Earths. Şimdiye kadar yazılmış olan en büyük DC eventlerinden biri olan bu çizgi romanda baş düşmanımız Anti Monitor bildiğimiz evrene savaş açmış ve Multiverse'i yok etmekle tehdit etmişti.

Bu çizgi romandan öğrendik ki Anti Monitor'a karşı savaşan, Pre 52 Superman'imiz bu yeni Dünya'ya göç edip karısı Lois ve oğlu Jon ile yeni bir hayat kurmuş. Ancak bu evrenin Superman'ı Darkseid Savaşı ve yaşadıklarından dolayı ölmeye başlar. Ve inzivaya çekilmiş, aile babası Pre 52 Superman'imizin onun yerini alıp Dünya'ya yardım etmesi gerekir.

Bu çizgi romanın en büyük özelliği aslında yıllardır zemini hazırlanan bir çalışmayı Pre 52 Superman'nini tanıtması oluyor. Braniac ile kapışan, Anti Monitor'e karşı Justice League'e önderlik eden Superman geri dönüyor ve diğer Superman'nin kaldığı yerden devam etmeye çalışıyor. Bunun işlenişi ise gayet ayarında ve New 52'nin Superman'nine saygılı bir şekilde gerçekleşiyor. Sanki o Superman hiç var olmamış gibi yapılsaydı ayıplardık ama yerinde bir veda söz konusu. Özellikle bundan sonra okumanız gereken Superman: Supermen'in Son Günleri, Rebirth'e Doğru New 52 Superman'i için iyi bir veda olmuş. 

Bütün bunlar dahilinde; Rebirth'e ayarında ve gerekli olduğunu düşündüğüm bir giriş olmuş özellikle Superman hikayesinin gelişeceğini düşünüyorum çünkü artık karşımızda daha tecrübeli ve Justice League yol gösterecek bir Superman var. Bunun etkisini çıkacak olan Justice League ciltlerinde görmek müthiş olur.

Umarım yazı ve fikirlerim hoşunuza gitmiştir, kendi fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler. 

Devamını Oku »

2 Kasım 2019 Cumartesi

Secret Wars Çizgi Roman İncelemesi - Marvel




Merhaba sevgili okuyucu!

Bugünkü yazımın konusu Marvel Now! dönemine son vermiş, bir devrin sonu niteliğinde yazılmış olan bir event. Kendileri Marvel Now! dönemi ve bildiğimiz Marvel evreninin son event'i olan Secret Wars. 2015 yılında Marvel tarafından yayınlanan ve 2016 yılında Gerekli Şeyler tarafından ilk baskısı çıkan Secret Wars'ın temelleri aslında 2012 yılından beri The New Avengers'da atılıyordu, evrenlerin çarpışması...
Bütün çoklu evren çökmeye başlıyor, evrenler tek tek birbirleri ile çarpışıp aşım noktaları üzerinde yok oluyor. Dünya'nın en güçlü kahramanları ise evrenlerini kurtarmanın yollarını arıyor ve hikaye burada son buluyor. 

Çizgi romanımız son aşımın gerçekleşmeye başladığı anda başlıyor. Çarpışan evrenler ise çokluevrende bulunan en önemli iki evren Earth-616 ve Ultimates evreni. Earth-616 yani Marvel ana evreni 1961 yılından, Ultimates ise 2000 yılından beri süregelen evrenlerdi ve 2015 yılında ikiside son evrenlerin çarpışması ile birleştiler ve karşımıza Battleworld çıktı. 


Buradan Sonrası Spoiler ve Kişisel Görüş İçermektedir!


616 Evreni'nin Reed Richards'ı yaptığı kurtarma gemisi sayesinde kendi evreninin bir düzine kahramanını kurtarıyor ve uzaysız boşlukta sürüklenmeye başlıyorlar. Bu sırada Dr. Doom ve Dr. Strange çokluevrenin yok olmasına sebep olan Beyonders adlı ırkla olan savaşlarından galibiyet ile ayrılıyor. Savaşı kazanan Dr. Doom Beyonder ırkının gücüne hükmederek God Emperor Doom'a dönüşüyor. 

İlerleyen sayfalarda öğreniyoruz ki Doom tanrı olduktan sonra aradan 8 yıl geçmiş, kendisinin tanrı olduğu yeni bir evren yaratmış ve Dünyasını ise diyarlara ayırmış. Sırf bununla kalmayan Doom herkesin hafızasını silmiş ve Reed Richards'ın ailesini kendi ailesi gibi sahiplenmiştir. Çizgi roman boyunca bu yeni Dünya hakkında birçok şey öğreniyoruz, işleyiş şekli, bölgeleri kimlerin yönettiği, Earth-616'dan gelen kahramanlarımıza ne olduğu gibi.

Bu çizgi roman hakkında birçok şey söylenebilir, Marvel evreni için ne kadar önemli olduğu aşikar. Ancak bunun dışında Doom gibi bir karaktere tanrısal güçler vermek ve bunu çok iyi işlemek, hikayenin gerçekten kaliteli olması ve çok iyi işlenmesi ve müthiş final savaşları gibi bir sürü başarısı var. 

Bunlar dışında gerçekten Secret Wars'ın gerçekten çok iyi yan serileri de çıktı. Türkçe olarak yayınlanmamış olsa dahi kesinlikle okumanızı tavsiye ederim; Age of Ultron vs. Marvel Zombies, Armor Wars ve Captain Marvel and the Carol Corps. Bu üç yan seriyi okursanız gerçekten hoşunuza gideceğini düşünüyorum.

Peki şimdi neler olacak....

Marvel Evreninin yeni başlattığı dönem olan All-New All-Different dönemi geliyor. Secret Wars'ın sonunda Reed Richards ve oğlu Franklin evrenin dengesini tekrar sağlamak için yeni bir çokluevren oluşturdu. Maceralar ise kaldığı yerden devam ediyor sadece yeni bir Avengers evreninde. 


All-New All-Different döneminde yepyeni bir Avengers kadrosu karşımıza çıkıyor, bakalım bu ekip önceki Avengers kadar etkili olabilecek mi yada onların gölgesinde kaybolacak mı?

All-New All-Different dönemine ait olan okuma sırasına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz. 

Bütün bunlar dahilinde Secret Wars Marvel'ın yapmaya çalıştığı şeyi başarmış bir çizgi roman, yenilenen evren dokusuna merhem gibi gelen bir çizgi roman olmuş.

Umarım yazıdan memnun kalmışsınızdır, fikirlerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, esenlikler.

Devamını Oku »

En Son Yayınlananlar

DC Comics - DC One Million Çizgi Roman Okuma Sırası - Part 3

Merhaba sevgili okur! Bugünkü yazımın konusu DC One Million çizgi romanının okuma sırasının son partı olacak. Daha önceden ilk iki ...

En Çok Okunan Yazılar